Kırşehir Orta Anadolu’da geçmiş uygarlıklara Ev sahipliği yapmış en önemli merkezlerden biridir, Bunu bize hashöyük(1931-1944) başta olmak üzere kalehöyük(1986-) kazıları ve Kırşehir merkez ve ilçelerde bulunan kültürel yapılar, Kırşehir ve kaman müzelerinde sergilenen eserler göstermektedir.
Ülkemizde Arkeoloji ve kültür tarihçiliği Erken cumhuriyetle özellikle Alacahöyük kazılarıyla önem kazanmıştır.Cumhuriyet öncesinde ise maalesef Kültür tarihçiliği anlamında özellikle Arşiv yazımı ve seçere oluşturmada 1835’lere kadar hiçbir mesafe katedilmedi demek yersiz olmaz.
Anadolu gibi Dünya uygarlığına yön vermiş bir coğrafyada yaşayan insanların çoğu bir yüz yıl öncesindeki atalarını bilmiyor, yaşadığı coğrafyanın tarihini, kendinden önce aynı topraklarda yaşayan insanların ne yeyip ne içtiğini merak etmiyor,ediyorsa bile sınırlı kaynaklar meraklılara sunulamıyor veya çok az bir kısmı teşhir ediliyor. ‘Devlet’ dediğimiz insansı sistem’in başlıca görevi insanlara ait olduğu kültürü; Tarihi, coğrafyayı, edebiyatı anlatmaktır, Kültür yaşanılan çağı anlamaya ve tanıtmaya yetmiyorsa laf yığınından öteye gidemez.
Ben bu yüzden 1938 depremi ile ilgili yapılan bu çalışmayı çok önemli buluyorum çünkü ilk kez bu resimler sanal ortama aktarılıyor.
Bu resimler Akpınar ve çevre köylerinde çekilmiş resimlerdir,Çünkü deprem üssü ve en çok yıkıma uğrayan bölge Akpınar,Eldelekli ve Büyükabdiuşağı çevresidir Akpınar’ın 916 nüfusundan 122’si depremde hayatını kaybetmiştir. Yine Büyükabdiuşağı’nda 34 kişi hayatını kaybetmiştir.
Bu deprem bölgenin ilk felaketi değildir,Tarihin kaydedebildiği bir başka felaket ise 1874-75 yıllarında Tüm orta Anadolu ile birlikte Kırşehir’de de yaşanan kuraklıktır.1875 yılında Kırşehir’den İstanbul’daki bir gazeteye gönderilen mektupta insanların hayvan leşini dahi yedikleri yazılmıştır, bu konuyla ilgili ayrıntılı bilgi İsmail Cem’in Türkiye’de geri kalmışlığın Tarihi adlı kitapta vardır.
1910’larda da benzer kıtlıklar yaşanmıştır fakat bunlarla ilgili çok az bilgi vardır.
1938’de yaşanan deprem de Akpınar şimdiki bulunduğu bölgeye taşınmıştır ve Köşker’de bulunan nahiyelik ise Akpınar’ın gelişmesi ve deprem yaralarını sarması için Akpınar’a verilmiştir. Ayrıca Tekhöyük’ün güneyinde bulunan Eldelekli ise bugün bulunduğu bölgeye taşınmıştır.
Bu arada Akpınar ve çevresi’nin tarihsel ve kültürel arşivi diyebileceğimiz Tekhöyük hala gizemini korumaktadır,Tekhöyük’te yapılacak bir Arkeolojik kazı Akpınar’ın kurulmasında öncü olan İmamoğlu ve yörükoğlu Aşiretlerinin de kimliğinin daha net anlaşılmasını sağlayacaktır.Ayrıca Tekhöyük’ün kuzeyindeki ikiztepe tümülüsü ise geçen yıllarda yağmacılara teslim olmuştur, ikiztepe’nin yağmalanması ile Akpınar’ın gelecekte araştırılacağına inandığım kültür katmanlarından biri ve belki de en önemlisi yok edilmiştir.
Ayrıca ikiztepe’de yapılan son yağmadan önce de ikiztepe’de yağmalar yapılmıştır, bunu bize ikiztepe çevresinde yükselen küçük Tümülüsümsü tepeler göstermektedir ki; bu da ikiz tepenin aslında bir çok tümülüsten meydana geldiğini anlatıyor.
Akpınar hakkında söylenecekler elbette bitmez ama ben bu resimlerin odağının dışına çıkmak istemiyorum. Umarım bir gün Akpınar’ın yetiştirdiği tarihçiler,arkeologlar,ve diğer kültür insanları Akpınar’ın kültürel ve siyasi tarihi üzerine çalışmalar yaparlar ve insanlarımızın atalarını, ve onların kültürlerini anlayıp,geleceğe daha sağlam temeller atmalarını sağlarlar.
Gönderen: ABDULBAKİ UÇAN
YÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ, TARİH ÖĞRETMENLİĞİ BÖLÜMÜ ÖĞRENCİSİ