2025’te 1,8 Milyar İnsan Su Kıtlığı Çekecek

0
1002
2025’te 1,8 Milyar İnsan Su Kıtlığı Çekecek

AYDIN (İHA) – TEMA Vakfı, Türkiye’nin gittikçe azalan ve bozulan su varlığımıza dikkat çekerek; suyun kullanılacak bir kaynak değil korunması gereken bir varlık olduğunun altını çiziyor.

TEMA Vakfı, var olan kanun ve yönetmeliklerin su varlığımızı korumak için yeterli olmadığını vurgularken; öncelikle suyu korumayı ondan sonra geliştirmeyi hedefleyen bir “Su Kanunu”nun gerekliliğine dikkat çekiyor. Dünya nüfusunun yüzde 40’ından fazlası su kıtlığından etkilenirken, 2025’e gelindiğinde 1,8 milyar insanın su kıtlığı çekilen bölgelerde yaşaması ve nüfusun üçte ikisinin su kıtlığı tehdidi ile karşı karşıya kalması bekleniyor. Küresel su varlığımızın, iklim değişikliği, kontrolsüz su tüketimi gibi sebeplerle tehdit altında olduğu bir gelecek, özellikle su zengini olmayan Türkiye gibi ülkeleri yakından etkileyecek.

TEMA Vakfının suyu hayat-hak-varlık üçgeninde konumlandırdığına işaret eden TEMA Vakfı Aydın İl Temsilcisi Mehmet Özdemir, “Suyun ticari bir mal gibi görünmesine karşı çıkıyor, doğal varlıkların tümünün korunarak yönetilmesine odaklanıyoruz. Ayrıca, suya ulaşma hakkının temel ve yaşamsal bir hak olduğunun altını çiziyoruz. Vakıf, olarak Dünya Su Günü’nde Türkiye’nin su zengini bir ülke olmadığını hatırlatıyor ve bu sebeple suyu kullanılacak bir kaynak olarak görmekten vazgeçilip; suyun korunup, geliştirilmesi gereken bir varlık olduğunun kanunlarla kabul edilmesini savunuyoruz. Çünkü Türkiye coğrafyasına düşen yağışın ancak üçte biri akışa geçiyor. Akışa geçen suyun ise ancak yarısı kullanılabilir forma dönüşüyor. Ülkemizde kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı yaklaşık 3 bin 500 m3 /yıl ile dünya ortalamasının yarısı düzeyinde. Ayrıca, İklim değişikliği raporlarına göre Türkiye, iklim değişikliğinin etkilerini en şiddetli şekilde yaşacak ülkelerden birisi” dedi.

Topraklara hayat veren Büyük Menderes Nehri’nin suladığı toprakların kirlenmesinin önlenmesi gerektiğinin altını çizen Özdemir, “Sanayi, evsel atıklar, tarım ilaçlar, ağır metal yüklü jeotermal sularının yarattığı kirlenmenin, ürünlerimizin verimini, kalitesini, insanlarımız dahil tüm canlı hayatını tehdit etmekte olduğu unutulmamalıdır. Sanayicilerimiz, belediyelerimiz, üreticilerimiz, jeotermal yatırımcılarımız çevre sağlığını, toprağın amacı doğrultusunda kullanılmasını, torunlarını düşünmeli ve gereğini yapmalıdır. Durumun ciddiyetine rağmen halen suyu yöneten tek bir çerçeve kanunumuz bulunmuyor. Başta Orman ve Su İşleri Bakanlığı, DSİ, büyükşehir belediyeleri, su ve kanalizasyon idareleri olmak üzere suyun yönetiminden sorumlu çok sayıda kurum ve 40’ı aşkın yasal düzenleme var. Su yönetimindeki bu çok başlılığa son verecek; tüm canlıların su ihtiyacına saygı duyan, insanların yeterli ve temiz suya erişim hakkını güvence altına alan bir su kanununa ihtiyacımız var. Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununu hazırlamış olan TEMA Vakfı, su varlığının korunarak yönetimi amacıyla bir kanun tasarı taslağı hazırladı. TEMA Vakfı olarak, ekosistemlerin su hakkı ve toplumun kaliteli ve yeterli suya erişim hakkını temel alan bir su kanunu çıkartılması gerektiğini savunuyoruz. Bu yöndeki çabalara kamu kesimi, sivil toplum ve medya tarafından destek verilmesi çağrısında bulunuyoruz” diye konuştu.

haber 365

Bir Cevap Yazın