Günümüzde şehirlerin günden güne büyümesi ortaya çıkan çevre sorunlarını artırmıştır.
Daha önceleri çevreye ve deniz ve akarsulara atılan atıkların yeniden kazanılması yönünde araştırmalar hız kazanmıştır. Gerek uluslararası anlaşmalar gerekse ulusal yasalar çerçevesinde çevre kirliliğine karşı alınan tedbirler artmaya ve bazı uygulamalar yasal zorunluluk haline gelmeye başlamıştır. Bu yönde geliştirilen teknolojilerle katı ve kanalizasyon atıklarının değerlendirilmesi ve doğa olan zararının bertaraf edilmesi için ciddi yatırımlar yapılmaya başlanmıştır.
Bir zamanlar çöp dağları ve atık su nedeniyle ortaya çıkan kötü görüntüler yerini kazanç getiren tesislere bırakmaya başlamışlardır. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de belediyeler tesisler kurmaya ve işletmeye başlamışlardır. Bu tesislerin atık su tesisleri gelmektedir. Şehirlerdeki atık su kaynakları evsel ve endüstriyel olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Evsel atıklarda mikrobiyel faaliyetleri yoğun organik maddeler fazla, endüstriyel atıklarda ise kimyasal maddeler ve metaller ağırlıklıdır.
Evsel ve endüstriyel atık suyu arıtmak için kurulan tesislerde işlemlerden sonra arıtma çamuru ortaya çıkmakta, bu çamurun büyük bir kısmı depolanmakta veya ortadan kaldırılması için çeşitli yöntemler uygulanmaktadır. Çünkü miktarı her geçen gün artan atıkların çevresel sorun yaratmadan ortadan kaldırılması gerekmektedir. Bu yöntemlerden en kolayı ve ekonomik olanı çevredeki arazilerde kullanım yöntemidir. Bir ölçüde yeniden ekonomiye kazandırma yöntemlerinin uygulanmasıdır. Bu amaçla günümüzde birçok araştırma yapılmakta, atıklardan uygun olanlarının organik gübre ve toprak düzenleyicisi olarak kullanılmasına çalışılmaktadır. Atık çamurunun bünyesinde bulundurduğu bitki besin maddeleri topraktaki doğal döngü içine sokulmaktadır.
Atık çamurlarının faydalı tarafları olduğu gibi zararlı tarafları da vardır. Atık çamurları bitki besin elementleri ve iz elementler içerdiği gibi insan sağlığı için tehlikeli ve zararlı organik ve kimyasal kirleticileri, ağır metalleri, mikroorganizma ve parazitleri taşımaktadır. Araştırmacılar yaptıkları çalışmalarda bu faydalı ve zararlı yönleri ortaya koymakta, atık çamurlarının takip edilmesini dikkatli kullanılmasını önermektedirler. Birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de atık çamurları gübre ve toprak ıslah edici kullanılmaktadır.
Araştırmacılarca ülkemizde yıllık evsel arıtma çamuru miktarının 1,4 milyon ton, endüstriyel atık çamurunun ise 3.2 milyon ton civarında olduğu belirtilmektedir. Bu araştırmalarda çamurların gübre olarak kullanıldığı alanlarda çamurun özelliğinin bitkilerin mineral içeriklerine yansıdığı görülmüştür. Arıtma çamurlarının yoğun kullanıldığı yerlerde bitkilerde yüksek mineral içerikleri, fitotoksisite, yüksek ağır metal içerikle bulunmuştur. Bu nedenle arıtma çamurlarının tarımda kullanılması durumunda bitki besin elementi içeriği, tuzluluk, pH ve ağır metal içeriği dikkatli ve ayrıntılı araştırmaların ve uygulamaların yapılması gerekmektedir.
Ülkemizde birçok ülkede uygulandığı gibi toprak kirliliği kontrolü yönetmeliği vardır. Bu yönetmelikte belirtilen ölçülerde arıtma çamurlarında bulunmasına izin verilen ağır metaller için belirli sınırlar vardır. Bu yönetmelik yanında arıtma çamurları ile ilgili düzenlemeler Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliğinde yer almaktadır Bu yönetmelikte arıtma çamurlarının düzenli depo sahalarında depolanabilmesi ile ilgili olarak şartlar gösterilmektedir.
Atık çamurların değerlendirmesi geleceğimiz için büyük önem taşımaktadır. Her geçen gün büyüyen şehirler, artan nüfus, tüketim alışkanlıklarımız, sanayideki teknolojik gelişimler çerçevesinde ortaya çıkan atıklar Çevre kirliliği edeniyle ortaya çıkan küresel ısınma, değişen dünya iklimi, kirlenen gıda kaynakları, bu konudaki araştırmalara ağırlık vermemizi zorunlu hale getirmiştir. Dünyada, arıtma çamurlarının tarımda kullanımı ile ilgili önemli çalışmalar yapılırken ülkemizde yeterli sayıda çalışma yapılamamaktadır. Atık çamurlarının tarımda kullanımı kolay, ucuz ve uygun yöntem olarak gelebilir. Ancak konunun ülkemizde de çok dikkatle takip edilmelidir. Araştırmalarla atık çamurların nitelikleri takip edilmeli, atığın zararlı etkilerinden korunma yöntemleri bulunmalı ve uygulanmalıdır. Hatalı ve yanlış kullanımların önüne geçilmelidir.
Hepimizin bildiği gibi birçok konuda AB’ye uyum ile ilgili düzenlemeler yapılmıştır. AB’nin katı atık düzenli depolama direktifine göre 2013 yılından sonra atıkların %50’den, 2020 yılından sonra da %35’ten fazlasını düzenli depolama şeklinde gömerek bertaraf edilmesi konusunda yasal tedbirler getirilmiştir. Çünkü topluluk arıtılmış çamurun arazide geri kullanımını önermektedir. Bu nedenle AB’ye uyum sürecinde ülkeler katı atıkları çevreye en az zarar verecek yöntemlerle ortada kaldırmak zorundadırlar. Bu zorunluluk ülkemiz içinde geçerlidir. Ancak ülkemizde AB yasalarının uygulamasında eksiklikler vardır. Seçilen limitler AB’nin üst limitleridir. Diğer taraftan konu hakkında yeterli bilimsel araştırma ve inceleme yapılmadığı ifade edilmektedir.
Ülkemizde TÜİK 2010 yılı verilerine göre mevcut 2950 belediyeden sadece 438‘inin atık suyu arıtıldığı belirtilmektedir. Bu rakamın geçen 3 yıl içinde artış gösterdiğini farz etsek bile bu yöndeki yatırımların yeterli olduğunu söylememiz güçtür. Tüm yerleşim yerlerinde bu tür tesislerin yapılması bir ihtiyaçtır. Ancak üzerinde durulması gereken en önemli konuların başında da bu tesislerden elde edilen atık çamurlarının tarımda kullanılmasıdır. Belediyelerin, atık tesisi kuran kişi ve kuruluşların ve de ilgili resmi birimlerin çok dikkatli olmalardır. Bu tesislerin çalışmaları titizlikle izlenmelidir. Akredite laboratuarlar kurulmalı, izleme sistemleri oluşturulmalıdır. Toplumda bu konuda bilinç düzeyi artırılmalıdır.
Sonuç olarak atık su tesisleri gereklidir. Arıtma çamurları gereği gibi değerlendirilmelidir. Ancak bu iş yapılırken birçok hastalığın kaynağının içinde insan sağlığı için zararlı kalıntılar bulunan atık çamuru olabileceğini, bunlarında tarım ürünlerine geçeceği unutulmamalıdır. Aksi halde ülkeye ve halkımıza fayda sağlayacağımız yerde çiftçilere zehirli ve hastalık saçan atıkları vereceğimizi ve üretilen gıdalar ile halkımızı zehirleyeceğimizi bilmeliyiz.
haberinmerkezi