Dünya denizlerindeki büyük balık türlerinin yüzde 90’ı, toplam balık türlerinin ise yüzde 60’ının tükenmiş durumda.
Greenpeace Akdeniz Denizler Kampanyası Sorumlusu Banu Dökmecibaşı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, balık stoklarının tükenmesine yol açan yavru balık avına ve satışına karşı bir süre önce başlattıkları ”Seninki kaç santim?” kampanyasına gösterilen desteğin her geçen gün arttığını söyledi.
Kampanyaya 272 bin kişinin internet aracılığıyla, 5 bin kişinin de cep telefonuyla mesaj atarak katıldığını belirten Dökmecibaşı, balıkların avlanma boylarının, yumurtlama boylarına göre düzenlenmesi talebinde bulundukları Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nı da son 5 gün içinde 2 bin 70 kişinin aramasını sağladıklarını ifade etti.
Dökmecibaşı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın, balıkların avlanma boylarının yumurtlama boylarına göre düzenlenmesi konusunu yıllık danışma kurulu toplantısı gündemine aldığını ve bunun sevindirici bir gelişme olduğunu belirterek, ”Büyük balık türlerinin yüzde 90’ı bitti. Toplam balık türlerinin 60’ı da artık yok. Balıkların bittiği gün deniz yaşamı da bitecek. Böyle devam ederse dünyadaki balık stokları 2050’de tükenecek” dedi.
Balık stokları ve balıkçılığın can çekiştiğini belirten Dökmecibaşı, şöyle konuştu:”Ülkemizde balıkçılık can çekişiyor. Endüstriyel avcılık arttıkça, yumurtlama zamanları ve yerlerinde avlanıldıkça balık stokları hızla azalıyor, balıklar azaldıkça daha çok yavru balık avlanmaya ve satılmaya başlanıyor. Yavru balık avlandıkça ve satışı devam ettikçe de türler üremeye fırsat bulamadığı için durum daha da vahim hale geliyor. Küçük balık yoksa, büyük balık da olmaz. Henüz üreme olgunluğuna, boyuna erişmemiş yavru balıkların avlanması, satılması, tüketilmesi deniz kaynaklarının ziyan edilmesi anlamına gelir. Olgunluk çağına gelen bir balığın her yumurtladığında binlerce balık ürettiği unutulmamalı. Her canlı en az bir kez üreme hakkına sahiptir ve eğer yarın da denizlerimizde balık türleri olmasını istiyorsak, acilen balık boylarına önem vermeliyiz. Ayrıca anaç balıklar boyut olarak büyüdükçe daha da fazla yumurta verirler, işte bu yüzden balıklar için her santimetre hayati derecede önemlidir.”
”YÖNETİM PLANINA İHTİYAÇ VAR”
Dökmecibaşı, Türkiye’de avlanması ve satılması yasal balık boylarına uyulmadığını, bunu balık pazarlarında görülen yavru balıklardan anlamanın mümkün olduğunu söyledi.
Örnek verilecek olursa lüferin en az bir kez üreyebilmesi için minimum 20 ila 24 santimetreye ulaşması gerekirken, bugün yasal avlanma boyunun 14 santimetre olarak verildiğine dikkati çeken Dökmecibaşı, ”Palamutun üreme boyu 38 santimetre ila 42 santimetre arasında iken yasal avlanma boyu 25 santimetredir. Bu durum açıkça gösteriyor ki, denizlerimizdeki biyoçeşitliliğin korunmasını sağlayacak ciddi bir yönetim planına ihtiyaç duyulmaktadır” dedi.
Dökmecibaşı, ticari balık türlerinin yumurtlama ve gelişme alanlarının deniz rezervi olarak korunmasının da en etkin yöntemlerden biri olduğunu belirterek şöyle devam etti:”Yavru balık satışının en kısa sürede engellemesi ve yasal balık boylarını bilimsel temellere oturtulması gerekir. Bakanlığın bu konuda adım atacak olması ise sevindirici. Vatandaşların yavru balık almamasını ve balıkçıların satmamasını istiyoruz. Balık türlerinin devamını sağlamak için hala zaman var. Büyük balıkların yüzde 10’u hala hayatta, balıkların yüzde 40’ı hala denizlerdeki ekosistemi beslemeye devam ediyor. Bugün yavru balık avını durdurabilirsek yarın her şeyi düzeltebiliriz.”
ntvmsnbc