Dünya’nın doruğu nasıl temizlenecek?

0
930
Everest
Everest

Zirveye tırmanan dağcı sayısının her gün artmasıyla Everest’in etekleri bir çöplüpe dönüşmüş durumda.

Everest’in Güneydoğu Sırtı’ndaki yukarı kamptan bir saat kadar yukarısı… Şerpa Panuru ile ilk cesedin yanından geçtik. Ölü dağcı sanki karda uyukluyormuş gibi yan yatmış. Başı kısmen parkasının kapüşonuyla örtülü. Yalıtımlı pantolonundaki yırtıklardan kaz tüyleri uçuşuyor. On dakika sonra bir diğer cesedin çevresinden dolaşıyoruz; kadının gövdesine sarılı Kanada bayrağının rüzgârda dalgalanan kumaşının uçup gitmesini, geride bırakılmış bir oksijen tüpü engelliyor.

Panuru’yla sarp yamaca sabitlenmiş iplere boncuk gibi dizilmiş bir halde tırmanırken, üstümüz ve altımızdaki yabancılar arasında sıkışıp kalmış durumdayız. Önceki gün 3. Kamp’tayken ekibimiz küçük bir grubun parçasıydı. Ama bu sabah uyandığımızda çadırlarımızın yakınından, başı sonu belirsiz uzunlukta, tek sıra halinde geçen dağcıları görünce şaşırıp kaldık.

Şimdi de 8230 metrede dip dibe tırmanırken, güç veya beceriye bakmaksızın herkesle aynı hızda ilerlemek zorundayız. Gece yarısı öncesinin karanlığında, dağcıların kafa lambalarından karanlık gökyüzüne doğru sıra sıra yükselen ışıkları izliyorum. Üstümde yavaş hareket eden yüzden fazla dağcı var. Kayalıklı bir kesimde en az 20 kişi, buza çakılmış eğri büğrü bir kazığın sabitlediği eski püskü tek bir ipe bağlanmış durumda. Kazık yerinden çıksa, ip veya karabina, düşen 20 küsur dağcının ağırlığını taşıyamayıp anında kırılacak ve hepsi takla ata ata ölüme doğru düşecek.

Ekibimizin baş Şerpa’sı Panuru ile ipten ayrılıp açık buza doğru kaydık ve solo tırmanışa başladık –deneyimli dağcılar için bu daha güvenli bir seçenek. Yirmi dakika sonra, bir başka ceset çıktı karşımıza. Hâlâ ipe bağlı olan adam taş kesmiş bir halde karda oturuyor; yüzü kapkara, gözleri fal taşı gibi açık.

Saatler sonra, zirveden önceki son engel olan 12 metrelik Hillary Basamağı adlı kaya duvarından önce bir cesedin daha yanından geçtik. Kirli sakallı yüzü grileşmiş. Ağzı sanki can vermenin acısıyla inliyormuş gibi açık.

Daha sonra bu dört dağcının adlarını öğrendim: 55 yaşındaki Çinli Ha Wenyi, 33 yaşındaki Nepal kökenli Kanadalı Shriya Shah–Klorfine, 44 yaşındaki Güney Koreli Song Won–bin ve 61 yaşındaki Alman Eberhard Schaaf. Zirveden inişte kramponlarımla donuk cesetlerinin yanından geçerken, aile ve dostlarının haber aldıklarında hissedeceği olağanüstü kederi düşündüm…

Elli yıl önce, 1 Mayıs 1963’te James Whittaker yanında sadece Şerpa Nawang Gombu ile birlikte dünyanın zirvesine ulaşan ilk Amerikalı olduğunda her şey ne kadar da farklıydı. “Büyük Jim” zirveye 1953 yılında Yeni Zelandalı Edmund Hillary ve Şerpa Tenzing Norgay’ın öncülüğünü yaptığı Güneydoğu Sırtı rotasından tırmanarak ulaşmıştı. Whittaker birkaç yıl önce McKinley Dağı’na tırmanmıştı, Gombu’nun ise Everest’e üçüncü gidişiydi bu. Whittaker’la Gombu’nun tırmanışından üç hafta sonra, ekip arkadaşları Tom Hornbein ve Willi Unsoeld eşi benzeri görülmemiş bir gözü peklik sergileyerek yepyeni bir rotadan, Batı Sırtı’ndan zirve yapmışlardı. (İkili 1960 yılında Amerika–Pakistan Karakurum Tırmanışı’nda ekip arkadaşıydı.) Aynı gün Barry Bishop ile Lute Jerstad, Güneydoğu Sırtı’nı tırmanan ikinci Amerikan ekibi olmuştu.

İki ekip zirvenin altında karşılaşmayı başarmış, ama o saatte artık hava karardığı için, riskli ve daha önce hiç denenmemiş olsa da, son bir şans olarak 8535 metrede kamp kurmak zorunda kalmışlardı. Çadır, uyku tulumu, ocak, Şerpalar, oksijen, su ve yiyecekleri yoktu ve hiç kimse sağ kalacaklarını düşünmemişti.

“Ne kadar şanslıydılar anlatamam,” diyor Whittaker. “Birazcık rüzgâr olsa, hepsi yaşamını yitirirdi ve bu da korkunç olurdu.”

Unsoeld ve Bishop ikilisi toplamda 19 ayak parmağı kaybetse de, dört adamın dördü de yaşadı. Ve Wyoming’li dağcı John “Jake” Breitenbach iki ay öncesinde Khumbu Buz Çağlayanı’nda bir kazada yaşamını yitirmiş olsa da, 1963 yılındaki Amerikan Tırmanışı kahramanca –ve dağcılıkta Ay’a gitmek kadar büyük– bir başarı öyküsüne dönüştü.

Biz de ekip olarak bu tırmanışın yıldönümü için Everest’teydik. Ama dağın, tırmanışla ilgili olmaması gereken her şeyin bir simgesi haline geldiğine tanıklık ediyorduk.

Sadece altı kişinin zirve yaptığı 1963 yılının aksine, 2012 baharında zirve 500 küsur insanın izdihamına uğradı. 25 Mayıs’ta zirveye ulaştığımda öyle kalabalıktı ki, ayakta duracak yer bulamadım…

*Mark Jenkins’in kaleme aldığı ‘Everest’te Sınır Aşımı’ adlı makalenin tümünü, National Geographic Türkiye’nin Haziran sayısında okuyabilirsiniz.

http://www.ntvmsnbc.com

Bir Cevap Yazın