Türkiye, Pakistan, İran, Afganistan, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan, Özbekistan’ın oluşturduğu EİT üyesi ülkeler ile bazı Balkan ve Afrika ülkelerinin katıldığı Safranbolu İklim Değişikliği Konferansı, aralık ayında Paris’te düzenlenecek Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİ- DÇS) 21. Tarafl ar Konferansı (UNFCC COP 21) öncesinde önem taşıyor.
Safranbolu konferansı sonunda “Uluslararası İklim Değişikliği Safranbolu Deklarasyonu” hazırlandı.
Deklarasyonda, 2015 yılı süresince iklim değişikliği müzakerelerinin başarısına katkı sağlama konusunda anlaşmaya varıldığı belirtildi.
İklim değişikliğinin sürdürülebilir kalkınma, yoksulluğun azaltılması ve gıda güvenliğinin sağlanmasına ilişkin çabaları tehdit ettiği vurgulanırken, küresel, bölgesel ve ulusal düzeyde acil işbirliği ve eylem gerektiren iklim değişikliği konularına eğilmekte kararlılık sergilenmesi gerektiğinin altı çizildi.
Ayrıca “Yeşil İklim Fonu”nun 2015 sonrası çok taraflı finans mekanizması olması ve 2015 yılı ortasına kadar Yeşil İklim Fonu ile resmi ilişkileri başlatmak üzere EİT eye devletlerinin teşvik edilmesi hedefl eniyor. İklimle ilgili programlar, projeler ve eylemlerin geliştirilmesi ve uygulanması için gerekli ilave teknik ve finansman desteği sağlama yollarını da içeren iklim değişikliğiyle mücadele alanında bölgesel EİT stratejisinin geliştirilmesi planlanıyor.
İklim Ağı’dan ulusal iklim değişikliği politikası talebi
İklim Ağı, Türkiye’deki sivil toplum kuruluşları tarafından kuruldu. Hedefi, iklim değişikliği konusunda ortak kaygıları ve çözüm önerilerini birlikte dile getirmek.
İklim Ağı’nı kuran STK’lar arasında; Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, Doğa Derneği, Doğa Koruma Merkezi, EUROSOLAR Türkiye, Greenpeace Akdeniz, Kadıköy Bilim Kültür ve Sanat Dostları Derneği, TEMA, Yeryüzü Derneği, Yeşil Düşünce Derneği, Yeşilist, WWF-Türkiye, 350 Ankara var. İklim Ağı, Safranbolu Konferansı öncesinde Türkiye’de ulusal iklim değişikliği politikası oluşturulmasına yönelik bir talep yayınlamıştı. Talep şöyle:
20. yüzyılın başından bu yana küresel ortalama sıcaklıklardaki artış 0,9°C’yi bulmuşken, bilim insanları iklim değişikliğinin geri dönüşü olmayan noktaya varmasını önlemek için artışın 2°C’nin altında tutulması gerektiğini söylüyorlar. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) tarafından ortaya konulan bu gerçekler, resmi olarak bütün devletler tarafından tanınıyor.
Sıcaklık artışını 2°C’nin altında tutmak için enerji altyapısında köklü bir değişim şart. Yapılan son çalışmalara göre, bu hedefe ulaşabilmek için bilinen kömür rezervlerinin yüzde 80’inin, doğalgaz rezervlerinin yüzde 50’sinin ve petrol rezervlerinin 1/3’ünün yer altında bırakılması gerekiyor. Gerek enerji talebinin karşılanması, gerekse milli gelirdeki payları açısından fosil yakıtlara bağımlılığı yüksek olan Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) üyelerinin iklim değişikliği politikalarını belirlerken enerji politikalarında gerekli değişiklikleri gündeme almaları, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji alanlarında iddialı ve somut hedefler koymaları, bu hedefleri gerçekleştirirken çevre ve sosyal etkileri dikkate almaları gerekiyor.
Türkiye, İran ve Pakistan tarafından 1985 yılında kurulan EİT, özellikle ozon tabakasının korunmasına yönelik çalışmalarda başarılı bir işbirliği modeli oluşturdu. Aynı başarının sera gazı emisyonlarının azaltılması, iklim değişikliğinin etkilerine karşı kırılganlığın bertarafı, toplumsal, ekolojik ve ekonomik sistemlerin direncini artıracak uyum önlemlerinin planlanması ve uygulanması süreçlerinde tekrarı için gerekli işbirliği ve iradenin ortaya konulması gerekiyor. Bu doğrultuda, enerji verimliliği, yenilenebilir enerji ve iklim değişikliğine uyum için ayrılacak kaynaklar için somut hedefler konulması, iyi bir başlangıç olabilir.
Türkiye, bu yılın kasım ayında G-20 zirvesine ev sahipliği yapacak. Aralık ayında Paris’te düzenlenecek Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Taraflar Konferansı öncesinde dünyanın en büyük 20 ekonomisinin hükümet başkanlarının bir araya geleceği bu zirvedeki ana gündem maddelerinden birisi, yeni küresel iklim değişikliği anlaşması olacak. Ülkemizin, iklim değişikliğiyle mücadele, kırılganlıkların azaltılması ve iklim değişikliğine uyum sağlanması konularında gerek EİT üyeleri, gerekse G-20 üyesi ülkelere önderlik etme ve yol gösterme fırsatını kullanması gerekiyor. Bu çerçevede, Türkiye’nin yeni anlaşma kapsamındaki Ulusal Katkıları’nı (INDC) belirlerken şeffaf ve katılımcı bir süreç izlemesi, ortaya koyulacak taahhütlerin 2°C hedefinin çizdiği sınırlar içerisinde kalması önem taşıyor. Bu, sera gazı emisyonlarında orta ve uzun vadelerde düşüş sağlanması için gerekli planların hazırlanıp uygulamaların hayata geçirilmesini, enerji, sanayi, ulaşım, tarım ve şehircilik başta olmak üzere sektörel hedef ve politikaların bu çerçevede yenilenmesini gerektiriyor.