Et ve Süt Kurumu bugünden itibaren ülke genelinde, ithal ucuz et satışına başlıyor. Kurum’un internet sayfasında 30 Ekim’de yapılan duyuruya göre, kıymanın kilosu Katma Değer Vergisi dahil 29 liradan, kuşbaşı etin kilosu 31 liradan satılacak.
Hükümetin son 10 yılda uyguladığı ithalata dayalı hayvancılık politikasının geldiği son nokta,ülke genelinde marketlerde ithal ucuz et satmaktır. Bu hayvancılık politikasının iflası demektir. Bundan ötesi yok.
“Tüketiciye ucuz et yedireceğiz” denilerek Türkiye Cumhuriyeti, Et ve Süt Kurumu ile piyasaya müdahale adı altında Amerikalı,Latin Amerikalı ve Avrupalı çiftçinin etini Anadolu’ya pazarlıyor. Türk çiftçisi ise, üretimden koparılarak göçe ve iflasa sürükleniyor.
Bugün ülke genelinde ithal ucuz et satışına başlayan Et ve Süt Kurumu, 1952’de Et ve Balık Kurumu olarak kuruldu. O yıllarda et piyasasında özel sektör yok. Sermaye birikimi az. Sanayi ve ticaret yeterince gelişmemiş. Yetişmiş eleman bulmak bile sorun.Özel sektörün yatırım yapmadığı, yapamadığı bir dönemde Et ve Balık Kurumu ülke hayvancılığını geliştirmek üzere kuruldu. Daha sonra, Süt Endüstrisi Kurumu ve Yem Sanayi sektörde entegrasyonu sağlamak üzere yine devlet tarafından kuruldu. Bu üç temel kurum ülke hayvancılığının gelişmesine çok büyük katkı sağladı.
Bu kurumların sayesinde 1980 yılına kadar Türkiye, Ortadoğu’nun canlı hayvan ve et tedarikçisiydi.Kendi ihtiyacı olan et ve sütü üreten ve fazlasını ihraç eden ülke konumundaydı.
Et ve Balık Kurumu’nun sektördeki payı 1955’te yüzde 8.4 oranındayken 1975’te en yüksek oran olan yüzde 35’e çıktı. 1980’de sektördeki pazar payı yüzde 31.5 civarındaydı.
Daha sonraki yıllarda “devlet kasaplık yapmaz” denilerek yatırım yapılmadı. İşletmeler rekabet gücünü yitirdi ve zarar etmeye başladı. Özelleştirmeye zemin hazırlandı.
Devlet kasaplık yapar mı?
Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de 1990’lı yıllarda özelleştire rüzgarı esti. Özelleştirme furyası dünyadakinin tersine Türkiye’de tarımsal kuruluşlarla başladı. Et ve Balık Kurumu, Süt Endüstrisi Kurumu ve Yem Sanayi özelleştirildi.
Et ve Balık Kurumu’nda süreç, 1992’de kurumun özelleştirme kapsamına alınması ile başladı. Bu kapsamda 1995 ’te başlayan özelleştirmelerle kuruma bağlı 37 işletmeden 18’i satıldı. İşletmelerden 5’i bedelsiz olarak kamu kurumlarına devredilirken 3 işletme kapatıldı. Şanlıurfa, Kars, Tatvan, Malatya, Erzincan gibi Doğu ve Güneydoğu’da hayvancılığın yaygın yapıldığı illerdeki işletmeler ilk olarak özelleştirildi. Kızıltepe ve Yüksekova işletmeleri Jandarma Genel Komutanlığı’na devredildi.Bölgede hayvancılık sahipsiz,desteksiz bırakıldı. Terörün de etkisi ile hayvancılıkta büyük çöküş yaşandı. Sonraki yıllarda açılan bir çok teşvik ve destek paketine rağmen hayvancılık bir daha ayağa kaldırılamadı.
Et Balık “İthalat Kurumu” oldu
Özelleştirme furyası AKP Hükümeti döneminde de devam etti. 2004 yılında Manisa, Konya, Kayseri, Zeytinburnu Et Kombinası, Haydarpaşa Et Sanayi İşletmesi, Samsun Soğuk Hava İşletmesi olmak üzere 6 işletme elden çıkarıldı. 2005’te ise Bakanlar Kurulu kararı ile Et ve Balık Kurumu özelleştirme kapsamı dışına çıkarıldı. Kapsam dışına çıkarıldığında kurumun sadece 8 işletmesi kalmıştı. 27 Nisan 2013’te Bakanlar Kurulu kararı ile Kurumun adı Et ve Süt Kurumu olarak değiştirildi. Bugün 12’si et kombinası ve 1 tanesi soğuk hava deposu olmak üzere 13 işletmesi var. Özellikle 2010 yılından bu yana Et ve Süt Kurumu ette “ithalat Kurumu” olarak çalıştırılıyor.
“Devlet kasaplık yapar mı?” denilerek elden çıkarılan,yağmalanan eski adıyla Et ve Balık Kurumu, bugünün Et ve Süt Kurumu, kasaplık yapmak bir yana resmen ithal ucuz et ticareti yapıyor. Bakanlar Kurulu Kararı ile verilen yetki çerçevesinde, besilik,kasaplık sığır ithalatı,küçükbaş hayvan ithalatı,karkas et ve son olarak lop et ithalatı yapan ve bunu pazarlayan ticari bir kurum haline getirildi.
Morali bozulan üretici göç ediyor
Gıda,Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı,”tüketiciye, yoksula ucuza et yedireceğiz” diyerek kamuoyunu yanıltıyor. İthalatı haklı göstermeye çalışıyor. “Et fiyatı yüksek” bahanesiyle tam 10 yıldır ithalat yapılıyor. Yüksek denilen et fiyatı düştü mü? Elbette düşmedi. Maliyetleri düşürmeden, üretimi artırmadan ithal etle fiyatlar düşürülemez.
Asıl görevi üreticiyi desteklemek ve hayvancılığı geliştirmek olarak belirlenen Et ve Süt Kurumu aracılığıyla, Avrupa ve Güney Amerika çiftçisi destekleniyor. Türkiye’deki çiftçi devletin ithal eti ile rekabet edemediği için göçe ve iflasa sürükleniyor.
Kars’ta üç kuşaktır hayvancılık yapan Ali Çelik, Et ve Süt Kurumu’nun piyasayı düzenlemek yerine ticari bir kuruluş haline geldiğini belirterek ithalatın üreticiye yansımasını şu sözlerle özetliyor: “Tam 7 yıldır ithalat yapılıyor. Bu dönemde her yıl 500 bin damızlık hayvan ithal edilseydi. Bugün et sorunumuz olmaz ithalat yerine ihracat yapan ülke olurduk. Marketlerde et satışı bu işin son noktasıdır. Bundan ötesi iflastır. Fakat, bu böyle gitmeyecek. İthalat, üreticiyi küstürdü. Moralleri bozdu. Çiftçi üretimden çekiliyor. Bölgeden göç hızlandı. Küçük aile işletmelerinin geçim kaynağı olan hayvancılık ellerinden gidiyor. Tamda bu nedenle üretici hayvancılığı bıraktığı için önümüzdeki dönemde et gerçekten 50 liraya çıkacak. Ama, 50 liraya bile et bulamayacaklar. Devletin bir yılda ithal ettiği hayvan sayısı Kars’ın hayvan varlığı kadar. Çok yüksek görünmese de moralleri bozuyor,piyasayı bozuyor ve üretici hayvancılığı terk ediyor. Asıl tehlike bu. Üreticinin tekrar üretime dönmesi için verilen desteğin artırılması,örneğin buzağı desteğinin 1000 liraya çıkarılmalı.”
Özetle, devlet bugün itibariyle ülke genelinde marketlerde ithal et satacak. Muhtemelen tüketici marketlere akın edecek ve uzun kuyruklar oluşacak. Latin Amerika’dan, Avrupa’dan ithal edilen eti alırken kırk kere düşünmekte yarar var. Alınan her 1 kilo et, Türkiye’deki besiciyi,çiftçiyi sektörün dışına itecek.Üretimden kaçıracak. Üretim biterse, yarın 29-31 liraya değil, 50 liraya et bulamayacaksınız.
Ali Ekber Yıldırım