Kente göçü tersine çeviren buğday

0
1276

Bir arkadaşının önerisi üzerine 5 yıl önce ABDden Karsa gelen organik ürün, sağlıklı yaşam ve beslenme uzmanı Beti Minkin, tükenmekte olan antik kavılca buğdayını yeniden üretti.
Yüzlerce ton ürettiği kavılcayı işlemek, uluslararası arenada pazarlamak ve Kars’ta üretim tesisi açmak için maddi kaynak arayan Minkin, ”Üretim tesisi, Kars’ta daha çok istihdam sağlayacak, göçü ciddi oranda azaltacak” dedi.

Kars’ta yürüttüğü organik tarım projesiyle Newsweek Dergisi’nde Türkiye’de umut veren 100 şey listesine 23. sıradan giren, geçen yıl ”tarımın oscarları” diye bilinen One World Awards yarışmasında ilk 5’te yer alan Beti Minkin, antik tahıl kavılca buğdayının yok olmak üzere olduğu günlerden 100 binlerce tonluk üretime geçişinin öyküsünü, Oktay Baltacı yönetiminde bu hafta yayın hayatına başlayacak Tarım Kulübü Dergisi’ne anlattı.

İstanbul’da dünyaya gelen, dünyanın çeşitli ülkelerinde eğitim alan ve akademik çalışmalara imza atan Beti Minkin, aldığı fonla Kars’ta biyo-çeşitliliği korumak adına kuşlarla ilgili çalışma yapan Stanford Üniversitesi’nden arkadaşı Çağrı Şekercioğlu’nun daveti üzerine 2006 yılında Kars’a geldiğini belirtti.

Kars’ın, hatta tüm Kafkasya’nın, biyo-çeşitlilik anlamında önemli bir lokasyon olduğunu vurgulayan Minkin, ”Aklımı da bölgenin çeşitliliği çeldi ve ‘Neden gidip görmeyeyim’ diye düşündüm. Dünyada 34 tane biyo-çeşitlilik açısından sıcak nokta var. Bu bölgeler zengin ve tehlikeli bölgeler. Türkiye’nin üzerinden de 3 tanesi geçiyor ve benim incelemelerim de zaten akro-biyoçeşitlilik üzerineydi” dedi.

Minkin, Kars’ta kuşlarla ilgili projenin toprak kısmını yürütmesinin istenildiğini ifade ederek, şu bilgileri verdi:

”Burada ‘Sürdürülebilir köy projeleri yapalım, toprakta ne bulabiliriz, aynı zamanda köylülere nasıl olanaklar sağlayabiliriz’ gibi düşüncelerle hareket ettik. Köylülere ekonomik anlamda yarar sağlamak istiyorduk. Köylerdeki kültürel miras toplandı. Ardından köylere gidip insanlarla görüşmeye başladık. İnsanlarla iletişimimde özellikle yaşlıları tercih ettim ki, unutulmaya yüz tutmuş geleneksel yaşam ve beslenme alışkanlıklarını öğrenebileyim. Kavılca, zeyrek, keten tohumu, kırmızı buğday gibi ürünleri insanların geçmişte tükettiklerini ama artık neredeyse kaybolmakta olduğunu gördüm. Kars’ta kavılca ekimi de bu şekilde başladı. Antik tahıl kavılca aslında binlerce yıldır ekildiği topraklarda o kadar seyrelmiş ve tohumları o kadar azalmıştı ki, bölgede haftalarca süren çalışmalar sırasında dolaştığım 40 köyden sadece 2 ton kavılca ve 1 ton da zeyrek tohumu bulabildim.”

ANADOLU’NUN EN ESKİ BUĞDAYI

Kavılcanın, aslında Kars’ta endemik bir tür değil, Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde bulunabilen bir ürün olduğunu vurgulayan Minkin, kavılca ve gernik gibi ürünlerin Anadolu’nun en eski buğdayları olduğunu, yöreden yöreye isimlerinin değiştiğini kaydetti.

Beti Minkin, Kars yöresinde de bu buğdayın adının kavılca olarak geçtiğini belirterek, şöyle devam etti:

”Kavılca çifttir, ikizdir, çok kabuklu ve kendini çok rahat koruyabilen bir üründür ve bu nedenle iklim değişikliğine karşı da oldukça dayanıklıdır. Ne kadar çeşitlilik varsa, yaşam şansımız o ölçüde artıyor. Tarihsel olarak da bu bağlamda doğaya ana rolü verilmiş. Bugünse kullanılan hibrid ve GDO’lu ürünler toprağı beslemek yerine, kısırlaştırıyor. GDO’lu ürünler biyolojik çeşitliliği yok ediyor. Bizi ilgilendiren doğayla ve bereket tanrıçasıyla beraber çalışmak. Bizim amacımız buğdayı çoğaltmak ve üretimini arttırmak. Benim Kars’ta yaptığım da bu aslında.”

BM’DEN FON

Beti Minkin, antik kavılca buğdayını yeniden üretmek için önce 2006 yılında Yer Gök Anadolu Derneği’ni ve Anatolia Foundation adında bir vakıf kurduğunu, bütçe sorununu aşmak için de Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın Küresel Çevre Fonu’ndan (GEF-SGP) hibe alabilmek için oturup aşama aşama proje tasarladığını anlattı.

Aldığı hibeyle projeyi finanse ettiğini belirten Minkin, ”2006’da 200 çiftçi ile başladık ve 2 tonla başladığımız kavılca tohumlarını 2 yılda 100 tona ulaştırdık. Bölge insanını da çok heyecanlandıran bir çalışma oldu. Bu süre içinde büyük şehirlere göçmüş Karslı gençler köylerine geri döndü. Bölgede kadın sorunlarıyla da ilgilendik ve istihdam meselesini çok önemsedik” dedi.

Projenin hayata geçirilmesi aşamasında pilot bölgeler belirlendiğini ve incelemeler yapıldığını belirten Minkin, bu projeyle 2010 yılının Eylül ayında Almanya’da ”tarımın oscarları’ diye bilinen One World Awards Yarışması’na katıldığını ve finale kalıp ilk 5’e girdiğini anımsattı.

”TOHUMU SATIN ALMAK SAKLAMAKTAN KOLAY”

Uzun yıllar yurt dışında olduğundan, Türkiye’ye dönene kadar Anadolu insanlarının yaşam ve beslenme alışkanlıklarının değiştiğini fark edemediğini belirten Minkin, şöyle devam etti:

”Sağlıklı kırsal nüfusun yerine, hastalıklarla mücadele eden bir nüfusla karşılaştım. Köylerde kırmızı yanaklı çocukların yerini solgun çocukların aldığını görmek üzücüydü. Tabii eski organik tarım da gitmiş yeni tarzda bir tarım yapılmaya başlamıştı burada da. Bunun da temel nedenlerinden biri, köylülerin tohumu şirketlerden satın alıyor olması. Ama bunun zararını anlamıyorlardı.

Kavun üretiliyor mesela ama bu kavun devasa bir şeye dönüşüyor ve zararlı; ancak insanlar bu yönünü görmezden geliyorlardı. Ne yazık ki tohumların hibrid ve kısır olduğunu anlamıyorlardı. İnsanlar bilinçsizce tohumlarını kaybediyorlardı; çünkü tohumu üretmek yerine satın almak işlerine geliyordu. Türkiye’ye geldiğimde insanların tohumlarını kaybetmelerinin sıkıntılarını çektiklerini de gördüm. O nedenle de Antalya’nın Kaş ilçesinde ‘Tohum’ isminde bir yaşam merkezi kurdum. Derken bu merkezde köy ortamında insanları yerlerinden uzaklaştırmadan ve düzenlerini bozmadan onlar için eğitimler ve kurslar düzenlemeye başladım. Hatta Amerika’dan ders vermesi için gruplar bile geldi merkeze. Kars’ın hikayesi biyo-çeşitlilikle başlar.

Eskiden odun ateşinde pişen pekmezler yapılıyordu, hatırlıyorum. Değirmenlerde büyük emeklerle yapılan tahinler vardı. Biz tekrardan unutulmaya yüz tutmuş bu tekniklerle üretim yapılmasını sağladık ve bu ürünleri Tohum markasıyla Amerika pazarına sürdük. Tohum Amerika’da şu anda da faaliyette.”

Beti Minkin, organik gıda pazarının Amerika’da küresel krize karşın 2009 yılında yüzde 10’luk büyüme gösterdiğini belirterek, ”Ülkemizde de bu tarz satışlar başladı ama bu pazar özellikle yasal anlamda sorunlu” dedi.

”AMACIMIZ ULUSLARARASI ARENADA PAZARLAMAK”

Beti Minkin, yüzlerce ton ürettikleri kavılcayı işlemeyi ve bu ürünü uluslararası arenada pazarlamayı amaçladıklarını belirterek, şunları kaydetti:

”2010’da ununu piyasaya çıkardık, bu yıl da projenin devamlılığını sağlamak için tekrar finans sağlayabilirsek başka ürünler piyasaya sunacağız. Ama önce Kars’ta bir üretim tesisi açmak istiyoruz. Kars’ta bu durum daha çok istihdam sağlayacak. Göçü ciddi oranda azaltacak. Tesis sorunu nedeniyle zeyrek çalışmamızı durdurmak zorunda kaldık. Zeyrekte harman kısmını aşamadık. Üretim aşamalarında da eski zaman ile yeni arasında köprü kuruyoruz. Bunun için de modern makinelerle kurulmuş bir tesise ihtiyacımız var.”

Haber Kaynağı: www.gazeteport.com.tr

Bir Cevap Yazın