Bu hastalık, ağaçları tamamen kurutması ve hızla yayılması nedenleri ile kestaneliklerimizin en önemli hastalığıdır. Hastalık etmeni sağlıklı ağaçlara taze (yeni oluşmuş) yaralardan girmektedir. Hasadın dallara vurularak yapılıyor olması dallarda sürekli taze yaraların oluşmasına neden olmaktadır. Bu hasat şekli hastalığın yayılmasındaki önemli faktörlerden bir tanesidir. Hastalığın yayılmasındaki diğer önemli bir faktör de hastalıkla bulaşık yerlerden alınan enfekteli aşı kalemlerinin temiz alanlarda kullanılmasıdır. Aşı ve budamada kullanılan aletlerin temizlenmeden (sterilize edilmeden) kullanılmasının da hastalığın yayılmasındaki rolü büyüktür.
1- Biyolojisi
Hastalık etmeninin ağaca girmesinden sonra iklim koşullarına bağlı olarak en erken 28 günlük (26.2˚C)bir kuluçka döneminden sonra semptomları görülmeye başlar. İlk semptomlar genç ve ince dalların kabukları üzerinde sarı kırmızımtrak koyu esmer lekelerin meydana gelmesidir. Bunlar daha sonra miselin kabuk altında gelişmeye devam etmesiyle az çok şişer yada hafifçe çökerler ve sonrada uzunluğuna yarıklar halinde çatlar. Daha sonra buralarda kabuk üzerinde hafif kırmızı noktalar halinde piknid oluşumları başlar. Piknidler boşaldıktan sonra genellikle aynı stromanın dibinde peritesium taslakları görülür. Daha yaşlı dal ve gövdelerde hastalanma kendini oldukça geç gösterir. Hastalık tablosu, ölmüş kabuk kısımlarını ortaya çıkması ve bunun altında yelpaze şeklinde genişlemiş, krem renkli bir miselin bulunması ile karakterize olunur. Daha sonra hastalık bulaşma yerinin üst tarafında kalan dalın, ender olarak tüm ağacın ölmesi ile son bulur. Sonuçta birçok yıllar sağlıklı kalabilen kuvvetli kütük sürgünleri oluşur. Eğer herhangi bir dal vejetasyon döneminde ölürse, bu durumda tepe içerisinde solgunluk semptomları oluşur ve sararan yapraklar gevşek bir şekilde aşağı sarkarlar. Böyle dallar yazın ağaçlarda hastalığın varlığını gösterirler. Bu semptomların, özellikle don zararları ile karıştırılmaması gerekir.
2- Zararı
Ağaca bulaşma yara yerlerinden olur. Fungus buradan yara dokusuna girerve civarındaki hücreleri salgıladığı toksinler (Skyrin ve Diaporthin ) ile öldürür. Kambiyum hücrelerinin ölümleri esnasında kanseri andırır yara kapatma ve aşırı bir yara odunu oluşumları meydana gelir. Eğer kambiyum ve kabuk çabuk ölürse, kabuk ta üstü düz olan çökük kısımlar belirir. Şayet kambiyum süratle ölmezse, hastalıklı kısmın alt tarafından yeni kabuk partileri oluşur ve dış kısmı çatlaklı şişkin bir görünüş arz eder.
3- Belirtileri
Kestane kanseri, genellikle gövdede, dallarda ve kambiyum ile kabuğu öldüren yaralar şeklinde ortaya çıkar. Yapraklar ve sürgünler solar ve lezyonla çevrilen öz kısmına su iletimi yapılamadığı zaman canlılıklarını kaybeder. Uzaktan belirtiler, dallar üzerinde solan yapraklardır. En sonunda ise ölü ve yapraksız dallar kalır. Genç ve düzgün kabuklu dallardaki yaralar sarımsı kahverengi veya turuncu kahverengindedir. Yelpaze şeklinde krem rengindeki miselyum, odun ve kabuk arasında görülebilir. İnce dal ve sürgünlerde başlayan hastalık daha sonra daha büyük dallara ve gövdeye yayılır. Böylece birçok yara dalların gövdeye birleştiği yerlerde merkezileşmiş olarak bulunur. Kabuk ve kambiyumun hastalık nedeniyle ani ölümü sonucu düzgün yüzeyli bir çöküntü oluşur. Eğer kambiyum ölümü ani olmazsa hastalıklı alanın altında yeni kabuk tabakalarının oluşması, şişkinliği ve üst yüzeyde kabuk çatlamalarına sebep olur. Hastalanan ağaçta tipik olarak çok sayıda dip sürgünü görülür.
4- Konukçuları
Kestane (Castanea spp.),
Meşe (Qercus spp.),
Sumak (Rhus tyhina),
Karya (Carya ovata).
5- Mücadelesi
Bu fungusla bir savaş bilinmemektedir. Yalnız hastalığın tehlike oluşturduğu ülkelerde, kütük sürgünlerinin çeşitli kimyasal maddeler kullanılarak yok edilmesi, bunların yaşlandıklarında sürekli hastalık kaynağı oluşturmamaları için tavsiye olunmuştur. Hastalığın önlenmesinde bazı fungusitlerin kullanılması önerilir. Ancak bu uygulama zordur ve ekonomik değildir. Ayrıca hastalığa dayanıklı kestane türlerinin ya da Asya türü kestanelerle (Örneğin, Castanea crenata) bunların çaprazlanmasından elde edilecek melezlerin kullanılması da araştırılmalıdır.
6- Kestane Kanseri Hastalığının Yayılmasını ve Artmasını Önleyecek Önlemler
1- Hastalık etmeni fungus, kestane ağacında çeşitli nedenlerle (böcek, kuş zararı,
budama, sırıkla meyve toplama) açılan yaralardan girer ve hastalığı başlatır. Bu nedenle ağaçlarda yara açılmamasına mümkün olduğunca dikkat edilmelidir. Meyve toplarken sırık kullanılmamalıdır. Çünkü sırıkla vurulan dallarda yaralar açılmakta ve fungus için uygun bir ortam yaratılmaktadır.
2- Hastalığın bulunduğu ülkelerden hastalıklı fidan ve diğer bitki materyalleri getirilmemeli, sağlık sertifikası istenmelidir (Dış karantina). Yurdumuzda da hastalıkla bulaşık materyal hastalığın görülmediği yerlere götürülmemeli ve kesinlikle önlenmelidir (İç karantina ).
3- Tamamen kuruyan ağaçlar kök boğazından itibaren, hastalıklı dallar ise hastalıklı kısmın 25 cm altından kesilmeli ve uzak bir yerde yakılmalıdır. Böylece yeni kök ve sürgünlerin oluşumu sağlanmalıdır. Kesilen yerlere 3 kısım ardıç katranı + 1 kısım göztaşı veya aşı macunu sürülerek kapatılmalıdır.
4- Kanserin epidemik olduğu meşcerelerin kesilerek en kısa zamanda temizlenip bu hastalığa dayanıklı ağaç türleriyle ağaçlandırılmaları gerekir.
5- Killi, su geçirmeyen topraklarda kestane bahçesi kurulmamalıdır.
6- Yeni kestane plantasyonları, hastalığın görülmediği yerlerde ve sağlıklı ağaçlardan alınacak üretim materyalleri ile kurulmalıdır.
7- Kestane kanseri dışarıdan yaralanma olmadığı takdirde 10-12 yaşına kadar etkili değildir. Ormanlarımızdaki kestane ağaçlarının büyük miktarı çok yaşlıdır. Hastalığın 10-12 yıl etkili olmaması göz önünde bulundurularak, kestaneliklerin gençleştirilmesi tavsiye edilir.
8- Kestane kanserine karşı dayanıklı olduğu bilinen Asya kökenli kestane çeşitlerinden yararlanarak ıslah çalışmaları yapılmalıdır. Bu amaçla Avrupa kestanesi anacından seleksiyon yoluyla üretilen ve hastalığa dayanıklı batı Asya (Çin kestanesi Castaneamollissima, Japon kestanesi C. crehata) kestanesi ile çaprazlanmasından dayanıklı kestanelerin yetiştirilmesi çalışmalarına hız verilmelidir. Halen bu konuda diğer ülkelerden önemli araştırmalar yapılmaktadır.
9- Doğada patojenin virulent ve hipovirulent ırklarının saptanması, vejetatif uyumlu grupların oluşturulması, izolatlar arasında uyum sağlanıp sağlanmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Bu amaçla kestane plantasyonlarının sörveyle çok iyi taranması, çevresinde kanserli ağaçlar olduğu halde kanser belirtisi göstermeyen ya da hafif hastalık belirtisi bulunmasına karşın sağlıklı görülen ağaçlar belirlenmelidir. Bu ağaçlardan bitki doku materyalleri alınarak yeni fidanlar yetiştirmek üzere hastalığa duyarlılık ve dayanıklılık çalışmalarıyla başarılı hatlar elde edilmeli, dayanıklı hatların seri şekilde üretilmesinde doku kültürü tekniklerinden yararlanılmalıdır.
10- Hastalık, broşür ve konferans gibi uygulamalarla ilgili kişilere tanıtılmalıdır.
11- Hastalık etmeni fungusun hipuvirulant ırkı (hastalandırma yeteneği olmayan) ise biyolojik mücadelede tedavi edici özellikte rol oynamaktadır.
NOT: Kestane kanseri hastalığı nedeniyle tamamen kurumuş olan ağaçları kesmeden önce mutlaka en yakında bulunan Tarım Teşkilatına ve Orman Teşkilatına başvurmak gerekmektedir.
%%rastgele_mesaj%%