Son yıllarda ülkemizde ve dünyada popüler hale gelen kiviyi, bu bitki üzerinde bilimsel çalışmalar yapan Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü öğretim üyesi Yard. Doç. Dr. Rüstem Cangi ile konuştuk ve onu daha yakından tanıyalım istedik.
Size göre kiviyi bu kadar popüler hale getiren özellikleri nelerdir?
Kivi zengin besin değeri, farklı lezzeti, vitamin, mineral madde, antioksidant, fitokimyasal ve lif içerikleri ile eşsiz bir meyvedir. Sahip olduğu antimutagenik bileşiklerin kanser oluşumunu önlediği, kanı sulandırarak kalp ve damar hastalıklarına iyi geldiği, kabızlığı önlediği bilimsel olarak saptanmıştır.
Kivinin tüketim şekilleri nelerdir? Bazen pazardan aldığımız kivilerin çok ekşi ve sert olduğunu görüyoruz bunun nedeni nedir?
Sorunuzun son kısmından cevaplamaya başlamak gerekirse; kivide hasat olumu ve yeme olumu birbirinden farklıdır. Hasatta sert yapılı ve ekşi tadı olan kivide, meyvenin tüketilebilmesi için etilen gazı ile olgunlaştırılması gerekmektedir. Hasat sonrası uygun depolama koşullarında kivi 5 ay depolanabilmektedir. Kivi genellikle sofralık olarak, dondurma ve pasta sanayiinde tüketilmektedir. Kivinin yoğun olarak tüketildiği ülkelerde tüketim şekillerinde çeşitlilik de zamanla artmıştır. Kivi gıda sanayiinde konserve, marmelat, meyve sosu ve şekerlemelerde kullanılmaktadır. Ayrıca konsantre meyve suyuna tek olarak veya özellikle çilek veya elma ile karışık olarak işlenmektedir. Meyvesi konserve, kurutulmuş, dondurulmuş olarak, nektarı da ayrıca özel olarak tüketiciye sunulmaktadır. Tüm bunların yanında kivi, kozmetik sanayiinde sabun, şampuan, duş jeli, dudak kremi ve esans yapımında kullanılmaktadır.
– Bu kadar geniş bir kullanım alanı bulunan kivi dünyada nerelerde yetiştirilmektedir. Kültüre alınması, yayılması ve üretim durumu hakkında neler söylersiniz?
Kivi türleri içerisinde A.deliciosa ve A.chinensis türleri ekonomik öneme sahiptir. Bu türler kuzeyde Baltık Denizi kıyılarından, güneyde Endenozyaya; doğuda ise Çine kadar uzanan geniş bir coğrafyada yayılmıştır. Dünyanın en geniş kivi gen bankası (kivi türlerinin korumaya alındığı yer) Çinin Wuhan Botanik Enstitüsü’nde tesis edilmiş olup, 51 kivi türü korumaya alınmıştır. Günümüzde kültür çeşitleri olarak yetiştirilen kivi çeşitleri 1930`lu yıllarda Yeni Zelandada ıslah edilmiş ve aynı yıllarda ilk kivi bahçeleri de bu ülkede kurulmuştur. 1960`lı yıllarda ise ticari bir ürün olarak dünya piyasasında üreticiyle tanışmıştır. Dünya genelinde kivi üretim alanı ve tüketimi bakımından 1970`li yıllarda başlayan hızlı artış, 1990`lı yılların başlarında duraklamaya başlamıştır. Ancak başta da söylediğim gibi kivinin çok değişik tüketici kesimlerinde damak tadı bakımından beğeni kazanması, yüksek besin değeri ve meyve ile ilgili yürütülen reklam çalışmaları kivinin popülaritesini artırmıştır. Bu yıllardan itibaren ülkemiz ithalat yoluyla kivi ile tanışmıştır. Bugün dünyada 60.000 hektarlık alanda 1 milyon ton civarında kivi üretilmekte olup, bunun % 80`lik kısmını İtalya, Yeni Zelanda, Şili ve Fransa karşılamaktadır. Aretilen kivinin yaklaşık % 70`lik kısmı başta ABD, İtalya, İspanya, Almanya, Avusturya, Hollanda, İngiltere ve Japonya gibi ülkelere ihraç edilmektedir. Ayrıca Yeni Zelandada 15.000 ton civarında organik kivi üretilmektedir.
– Ya ülkemizdeki durumu?
Türkiyede 20 yıllık mazisi olan kivi üretimi, 1996 yılında 400 dekar alanda 85 ton olarak gerçekleşirken, bugün üretim alanımız yaklaşık 10 kat artarak 500 hektarlık alana ve yaklaşık 4000 tonluk üretime ulaşmıştır. Üretim bölgeleri daha çok Karadeniz ve Marmara bölgelerinde yoğunlaşmış olup, Yalova, Artvin, Ordu ve Giresun illerinin ilk sıralarda yer aldığı görülmekte ve toplam ülkemiz genelinde 21 ilde kivi üretimi yapılmaktadır. Karadeniz bölgesi ekolojisine uygunluk gösteren kivi, fındık ve çay ürününe ek olarak önemli bir ekonomik potansiyele de sahip hale gelmiştir. Dekardan 1,5-2 ton ürüne karşılık, geçen yıl 2-3 bin YTL/dekar civarında yıllık bir gelir elde edilmesi bölge üreticilerini kiviye yöneltmiştir. Kivi üretimimiz önümüzdeki 10 yıl içersinde 25-30 bin tonlara ulaşabilecek ve böylelikle bu ürünün ihracatını da yapabileceğiz. Ã?u anda, üretimimiz henüz iç talebi karşılayamamakta, üretim alan ve miktarı her geçen gün artmaktadır. İç talep durumu göz önüne alındığında ve özellikle bize göre daha soğuk iklime sahip kuzey komşu ülkelere ihracat şansımızın varlığı ile önümüzdeki yıllarda kivinin yükseliş trendinin devam edeceğini söylemem mümkündür. Buna göre üretim planlamasına gitmemiz yararlı olacaktır.
– Yetiştirilme istekleri açısından kivi nasıldır; çok özel iklim ve toprak gerekli midir?
Kışları -15°CÂ?nin altına düşmeyen, yıllık ortalama sıcaklık 12-16°C ve 10°C`nin üzerinde en az 2500 saat geçen, kışları ılık, yazları sıcak ve yağışlı geçen yerler yetiştiricilik için uygun yöreler olup, buralarda kivi risk almadan yetiştirilebilir. Ancak, Meyveler, -2°C`de zarar gördükleri için hasat döneminde ısının -2°C`ye düşmesi arzu edilmez. Vejetasyon (yetişme) dönemi içinde düzenli olarak 800-1400 mm arasında yağış alan bölgelerde rahatlıkla yetiştirilebilmektedir. Bu durum göz önüne alındığında, ülkemizde bu yağış düzenine uyan tek bölge Doğu Karadeniz Bölgesi olup, diğer yörelerde sulama yapılmadan yetiştirilmesi mümkün değildir. Hatta bu bölgede bile, havaların kurak gittiği zamanlarda sulama yapılmadığı taktirde bitki gelişmesi duraklamakta, meyve verimi ve kalitesinde önemli azalmalar olmaktadır. Kivi toprak isteği açısından ise seçicidir. Saçak köklerin çokluğu nedeniyle olumsuz toprak koşullarından etkilenmektedir. Ağır olmayan, derin, süzek, ve geçirgen yapılı ve organik maddece zengin nötr veya orta asit karakterli pH`ı 5-7 olan topraklar kivi için ideal topraklardır. Ağır yapılı ve drenajı kötü, taban suyu yüksek olan topraklar ise kivi için uygun değildir.
– Son yıllarda üretiminin ve yetiştiriciliğinin hızla arttığından bahsettiniz. Kivinin çoğaltılması nasıl yapılmaktadır?
Kivi tohumla çoğaltılabildiği gibi aşı, çelik ve doku kültürü yöntemleri ile de çoğaltılabilir. Bunlardan tohumla üretim, çöğür üretiminde ve ıslah çalışmalarında kullanılmaktadır. Aşıyla üretimde, tohumlardan üretilen çöğürler anaç olarak kullanılmaktadır. Geniş yaprak alanına sahip olması ve bunun bitki su tüketimi ile olan ilişkisi nedeniyle kivi fidanlarında köklenme durumu çok önemlidir. Aşı ile çoğaltma ile iyi köklü fidanlar elde edilebilir. Aşı ile çoğaltmada göz ve kalem aşıları kullanılmaktadır. Aşı tutumunda başarı, iyi gelişmiş çöğür, uygun kalem veya göz, uygun aşı zamanı ve iklim şartları ile tüm bunların yeterli teknik beceri ile uyumunun sonunda gelir. Öncelik ile çoğaltma da son yıllarda çok sık kullanılan bir çoğaltma yöntemidir. Bitkinin gelişme dönemine göre alınan farklı özelliklerdeki sürgünlerin (yeşil, yarı odunsu, odunsu) uygun köklendirme ortamlarında (perlit, torf vs.) bazı köklendirici hormonlarla muamele edilmesi ile köklü fidanlar elde edilmektedir. Yeşil ve yarı odunsu çeliklerde su kaybını önlemek için mistleme (yaprakları nemlendirme) yapılması gerekmektedir.
– Kiviyi bu kadar popüler hale getiren besin özellikleri hakkında daha başka neler dersiniz?
Kivi dünyada yoğun olarak tüketilen 26 meyve içerisinde besin maddesi yönünden en zengin meyvedir. Kivi meyvesinin 100 gramında ortalama 100-400mg C vitamini bulunur. Ayrıca magnezyum içeriği bakımından da en zengin, yüksek potasyum miktarı ve düşük sodyum ile yine meyveler içerisinde ön sıralarda yer almaktadır. E vitamini, bakır, fosfor, B2 vitamini ve A vitamini bakımından da iyidir. Kivi, karotenoidler (beta karoten, lutein ve ksantofil), fenolik bileşikler (flavanoidler ve antosiyaninler) ve antioksidant içerikleri yönünden de önemli meyvelerdendir.
– Bu kadar güzel besin özelliklerine sahip kivinin sağlığımıza olan etkileri nelerdir?
Öncelikle bir C vitamini deposu olan kivinin düzenli tüketilmesi halinde özellikle kış aylarında görülen solunumla ilgili şikayetlerin azaldığı yönünde bilimsel veriler bulunmaktadır. Örneğin İtalyada 2004 yılında 18.000 çocuk üzerinde yapılan bir araştırmada, C vitamini içeriği yüksek meyve tüketen bireylerin % 44`ünde solunumla ilgili sorunla karşılaşma riskinin azaldığı belirlenmiştir. Zaten eskiden beri astım hastalarında, nefes açıcı ve öksürük kesici olarak kullanıldığı bilinmektedir. Yapılan başka bir araştırmada olgunlaşmış kivi meyvesinde proteinlerin yapı taşı olan amino asitlerden 15 tanesi belirlenmiş olup (toplam olarak 3359 µg / 100 g taze meyve), özellikle arginin, glutamin, asparagin amino asitleri daha yoğun olarak saptanmıştır. Arginin aminoasitinin kanı sulandırdığı, erkeklerde iktidarsızlığa iyi geldiği, glutaminin beyin ve merkezi sinir sisteminde yoğun olarak bulunduğu belirtilmektedir. Son yıllarda kivi tohumlarından elde edilen ekstraktlar sağlıklı beslenme amacıyla da kullanılmaktadır. Kivi kanseri başlatan genlerde mutasyonu önlemede etkili olan anti mutagenik bileşikler (beta karoten, glutathion, lutein ) içermektedir. Özellikle lutein amino asitinin prostat, akciğer ve kolon kanserine iyi geldiği bildirilmektedir. İskoçyada Rowett Araştırma EnstitüsüÂ?nde gönüllü bireylerle yapılan bir çalışmada, 3 haftalık periyotta kivi tüketimi sonucunda yapılan tahlillerde, kan plazmasında C vitamini içeriğinin arttığı, lenfositlerde DNA zararının belirgin bir şekilde azaldığı saptanmıştır. Sonuçta, kivinin anti kanserojen özelliği ile, vücudu koruma bakımından önemli olduğu bildirilmiştir. Kivinin, yan etki göstermeksizin kanı sulandırarak, kalp krizini de önlediği yapılan bilimsel araştırmalarla saptanmıştır. Tüm bunların yanında kolesterol düşürücü, kabızlık giderici, depresyon önleme ve stres azaltıcı, vücut şekerini düzenleyici, trigliserit düşürücü, görme gücünü iyileştirici, bağışıklık sistemini kuvvetlendirici, çocuklarda kemik ve beyin gelişimini arttırıcı, kilo koruma ve form tutmayı sağlama gibi daha birçok özellikleri nedeniyle kivi son derece sağlıklı bir meyvedir.
– Son olarak neler söylemek istersiniz.
Ülkemizde son yıllarda yoğun olarak üretilen ve besin içeriği bakımından oldukça zengin kivi meyvesinin yediden yetmişe kadar tüm insanların rahatça yiyebileceği bir meyve olduğunu özellikle belirtmek isterim. Sağlıklı, zinde, formda ve hastalıklardan uzak bir yaşam için her gün bir tane kivi meyvesi yenmesinin hayatımıza katacağı renkler unutulmamalıdır. Ayrıca kivinin üretilmesi ve yetiştirilmesi konusu ile ilgilenen kişi ve kurumlara kapımızın her zaman açık olduğunu da belirtmek isterim.
Kaynak: Ekoloji Magazin Dergisi 6. Sayı (Nisan – Haziran 2005)