Son yıllarda yapılan çalışmalar ve yeni düzenlemeler ile market raflarında bulunan margarinlerde trans yağ dönemi adeta son buldu.
Mutfak Ürünleri ve Margarin Sanayicileri Derneği Genel Koordinatörü Ebru Akdağ, Türkiye’nin, margarin sektörünün büyük bir bölümünün kullandığı teknoloji sayesinde trans yağ dönemini bitirdiğini belirterek, marketlerden alınan örneklerin analiz sonuçlarının yüzde birin altında olduğunu söyledi. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yeni çalışması ile teknolojide geri kalan bazı üreticilerin de yeni döneme ayak uydurmak zorunda kalacağını kaydeden Akdağ, böylece Türkiye’nin başta margarin olmak üzere tüm ürünlerde sağlıkta ciddi soruna neden olan trans yağ dönemini geride bırakacağını bildirdi.
İKİ TÜR TRANS YAĞ VAR
Akdağ Hürriyet’e şunları söyledi: “İki çeşit trans yağ var. Biri doğadan gelen (geviş getiren hayvanların midesinde oluşan), bir de endüstriyel trans yağlar. O da yağların sertleştirilmesi için kullanılan işlem sırasında ortaya çıkan bir yağ asidi. Trans yağların zararlı olabileceği ilk kez 1993 yılında Harvard’da yapılan bir çalışma sonucunda ortaya çıktı. Bu yağların kardiyovasküler risk yaratabileceği söylendi.
Bu yağa ilk sınırlama getiren ülke ise Danimarka oldu ve yüzde iki limiti belirlendi. Ardından Avustralya yüzde bir sınırı koydu. Çünkü yüzde ikiye kadar güvenli, yüzde birin altında ise bu yağ yok kabul ediliyor. Daha sonraki örnek Türkiye’den. Derneğimizin liderliğinde trans yağ yüzde birin altına çekildi. Bu gönüllü bir uygulama. Bunu yüksek teknoloji kullanarak yaptık. Şimdi Tarım ve Orman Bakanlığı yeni bir çalışma yapıyor. Türkiye tüm ürünlerde (gofret, kruvasan, kremalı-sütlü çikolata vs) trans yağı yüzde ikinin altına düşürecek. Bu limitin konması çok önemli.
ÖNDE GİDİYOR
Margarin sektörünün büyük bir bölümü bunu yapmıştı. Zaten trans yağ yoktur logosunu kullanıyorduk. Şimdi diğer üreticiler de yapmak durumunda kalacak. Böylece margarinde ve tüm diğer ürünlerde trans yağ dönemi sona erecek. Biz yine de marketlerden yağ örnekleri alarak üniversite laboratuvarlarına gönderiyoruz, analiz ettiriyoruz. Hepsi yüzde birin altında. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 2023 hedefi koydu. Türkiye bu hedefi çoktan tutturdu.”