Çay, dünya üzerinde en çok tüketilen içecekler listesinde üst sıralarda bulunuyor. Kimi tadına bayılıyor, kimiyse içmeden ayılamıyor. Kimi ülkelerde çay, gün içinde düzenli olarak içilen ve bölgeye özgü kültür dahilinde tüketilen bir bitki.
Çayı en çok tüketen ülkelerin başında Türkiye yer alıyor. Türkiye’nin arkasından gelen ülkeler sırasıyla: Afganistan, Libya, Katar ve İngiltere. En çok çay üreten ülke unvanı ise ile Çin’in elinde. Ama bütün bu ülkelerde, çoğu insan çayın ne olduğunu; bardaklarımıza ulaşana kadarki serüvenini bilmiyor.
Çay nedir?
Çay içeceği, kurutulmuş çay ağacı yapraklarının sıcak suda demlenmesiyle hazırlanır. Birçok çeşidi olan çay, aslen 5 ana türe ayrılır: Siyah çay, beyaz çay, yeşil çay, oolong ve Pu-erh çayı. Bütün bu çaylar aynı bitkiden gelmektedirler. Hep yeşil kalan bu subtropik bitkinin botanik adı ‘Camellia sinensis’. Camellia sinensis’in de iki alt türü bulunuyor: sinensis (Çin çayı) ve ve assamica (Assam ya da Hint çayı). Yani çoğu dilde ‘çay’ olarak adlandırılan papatya, melisa, adaçayı gibi bitkilerin ve meyve ‘çaylarının’ hiçbirinin aslında çay ile alakası yoktur.
Bütün türler aynı bitkiyse türleri ne ayırıyor?
Çayları ‘yeşil’, ‘siyah’, ‘beyaz’ gibi kategorilere ayıran etken; çayın üretimidir. Çay yaprakları, toplandıktan sonra kurutulur ve kurutulan yapraklar, aromayı baskılayan enzim ve yağların salınması için ‘yuvarlama’ işlemine tabi tutulur. Yuvarlanma evresinde oksitlenen yaprakların türünü, ne kadar süre oksitlendikleri belirler. Ne kadar beklerlerse, o kadar koyu bir renk alır ve aromaları ağırlaşır. Tahmin edebileceğiniz gibi en çok oksitlenen çay türü siyah çaydır. İstenilen oksidasyon seviyesine ulaşıldığında, işlemi durdurmak için yapraklar ateşe maruz bırakılır. Bu aynı zamanda yapraklardaki nemi yok edip, çayın daha uzun süre dayanması için de yapılır.
Bu süreç, Ortodoks metodu olarak adlandırılır. Aynı zamanda Ortodoks dışında, İkinci Dünya Savaşı’nda ortaya çıkan ve sandığa doldurulabilecek çay miktarını artırmak için kullanılan ez-kopar-yuvarla (CTC) adında bir yöntem de vardır. Yapraklar kuruduktan sonra, adından da anlaşılacağı gibi, onları ezen, koparan ve yuvarlayan bir makineye aktarılır. Ortodoks metodundan daha hızlıdır ve elde edilen şekil, poşet çay için daha uygundur.
Bu işlemlerden sonra bizlere ulaşan çayı, acılaştırmadan; aromasını olabildiğince çıkaracak şekilde demlemek bize düşer. Ama uzmanlar diyor ki, izlediğimiz yöntemler tamamen yanlış.
İyi çay nasıl yapılır?
İlk olarak yumuşak bir su kullanın. Ayrıca kesinlikle musluk suyu kullanmayın. Bu, bulanık bir çay elde etmenize neden olabilir. Suyun sıcaklığına dikkat edin. Her çay aynı sıcaklıkta suyla yapılmaz, bu da demek oluyor ki kaynar su çayınızın aromasını mahvediyor olabilir.
Son olarak, demleme süresini iyi ayarlayın. Çay demlenirken tanen, aminoasit ve aromalar yavaşça suya karışır ve bunun ne kadar zaman alacağı, çayın türüne bağlıdır.
Çayın kimyası
Çayın tadını ve kokusunu oluşturan aromalar, çok kısa sürede suya karışır. Hafif polifenoller, kafein ve kıvamı etkileyen faktörler biraz daha zaman alırken suya karışmak için en çok vakti ağır polifenoller, flavanoller ve tanenler alır.
Makul demleme yöntemiyle tanenler, çayın aromasını zenginleştirirken fazla yüksek ısı ya da fazla uzun süre demlenme; tanen miktarını fazla arttırıp çayın acılaşmasına neden olacaktır. Tadını acılaştırmadan daha sert bir çay istiyorsanız daha fazla demlemek yerine daha fazla yaprak kullanmak, daha mantıklı bir seçenek OLABİLİR.
Poşet çay tavsiye edilmiyor!
Kolaylığından dolayı evde, işte, piknikte kullandığımız poşet çaylar kalitesiz, üretilirken şekli bozulmuş yapraklarla doldurulduğu için tavsiye edilmiyor. Ayrıca yaprakların bütün halde olmamaları, daha fazla oksijen ve ışığa maruz bıraktığından dolayı istenilen aromayı elde etmeye engel oluyor.
İşte çoğumuzun her gün tükettiği çayın serüveni, özellikleri ve yapılış biçimleri bu kadar. Mükemmel çayı yapmak için birçok yol var. Ama siz sadece kendi zevkinizi dinleyerek de mükemmel çayınızı elde edebilirsiniz.