Süleyman Demirel Üniversitesi’nde klasik yağ gülünün genetik yapısında değişiklikler yapılarak daha kokulu, verimli yeni gül çeşitleri geliştirildi.
Süleyman Demirel Üniversitesi’nde (SDÜ) klasik yağ gülünün genetik yapısında değişiklikler yapılarak farklı renklerde daha kokulu, verimli ve uçucu yağında kaliteyi bozan madde içermeyen yeni gül çeşitleri geliştirildi.
SDÜ Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hasan Baydar, AA muhabirine yaptığı açıklamada, dünyanın önemli yağ gülü ve gül ürünleri merkezi olan Isparta’da mutasyon ıslahı yoluyla çiçek verimi ve uçucu yağ oranı ile dökülmeye mukavemeti yüksek, çiçeklenme periyodu geniş kalitede yağ gülü çeşitleri elde etmek için 2 yıldır proje yürüttüklerini kaydetti.
Proje kapsamında SDÜ yerleşkesine “Isparta’nın geleceği” adını verdikleri bir gül araştırma bahçesi kurduklarını söyleyen Baydar, bahçede klasik yağ gülünden farklı mutantlar elde ettiklerini anlattı.
232 Çeşit Yağ Gülü Mutandı Üretildi
Laboratuvarda gül çiçeğinin DNA analizlerini yaparak biyokimyasal ve genetik özelliklerini incelediklerini belirten Baydar, proje sayesinde yağ gülü hakkında son derece önemli bulgulara ulaştıklarını vurguladı. Klasik yağ gülünün 30 yapraklı olduğunu bildiren Baydar, bilimsel çalışmalarla 5 yapraklıdan 160 yapraklı güle, koyu pembe renkli gülden beyaz güle kadar 232 çeşit farklı mutant geliştirdiklerini dile getirdi.
Bu mutantların genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO) olmadığına işaret eden Baydar, geliştirdikleri gül çeşitlerinin tamamen doğal mutasyon ıslahıyla geliştirildiğini söyledi. Baydar şöyle konuştu:
“Normal yağ gülü 30 yapraklı ve pembe renklidir. Geliştirdiğimiz mutant yağ gülü bahçesinde 5 yapraklıdan 160 yapraklıya, beyazdan kırmızıya kadar pek çok değişik genetik varyasyon elde edildi. Bunların içerisinde çiçek verimi, uçucu yağ verimi, kalitesi en yüksek olanlar seçilecek. Proje Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca destekleniyor. Proje tamamladığında klasik Isparta gülünden daha yüksek kalitede, daha kokulu ve daha pembe yağ gülü çeşitleri geliştirmeyi hedefliyoruz.”
Projenin 2 yıl daha devam edeceğini ifade eden Baydar, şöyle devam etti:
“Hali hazırda üretimini yaptığımız gül çeşidi ve yetiştirme tekniği 125 yıl önce ilk yağ gülü tarımını başlatan İsmail Efendi’nin kullandığı teknik ve çeşit. Ne yazıkki yağ gülü tarımına ve damıtma teknolojisine kazandırdığımız önemli ve yeni bir teknikten bahsedemiyoruz. Eğer tarımsal ve endüstriyel üretim anlamında dünya liderliğini sürdürme iddiasındaysak, bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetlerini önemsemek durumundayız.”
“65 Milyar Euroluk Kozmetik Pazarında Yer Almalıyız”
Prof. Dr. Baydar, gül çiçeğinde yüzde 60’a varan üretimle dünyada lider konumda bulunan Türkiye’nin bin bir zahmetle üretilen faydalı bilgileri değerlendirmesi ve ekonomiye kazandırması gerektiğini vurgulayarak, “Artık bahçede ürettiğimiz güllerden damıtarak elde ettiğimiz gül yağını ve gül suyunu marka değeri olan patentli ürünlere dönüştürüp dünya pazarına sunmamız gerekiyor” dedi.
Türkiye’de 10 bin ailenin yağ gülü işini yaptığını, yağ gülünü işleyen 20 kadar fabrikanın ürettiği dış pazar değerinin 15 milyon avro olduğuna dikkati çeken Baydar, şunları kaydetti:
“Yağ gülünden elde ettiğimiz gül yağı, konkret (katı gül yağı), gül suyu gibi temel endüstriyel ürünleri parfüm şişelerine veya kozmetik kutularına sokmayı başarabilirsek milyonları değil, milyarları konuşuruz. Avrupa ülkelerinde kişi başı yıllık kozmetik tüketimi 150 avro. 65 milyar avroluk kozmetik pazarında mutlaka yer almalıyız. Dünyanın en doğal ve en kaliteli parfüm kozmetik hammaddesi olan yağ gülünü üreten birkaç ülkeden biriyiz. Bu fırsatı ve avantajı ekonomik olarak çok iyi değerlendirmeliyiz.”
haber365