Türk Kardiyoloji Derneği (TKD) Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Adnan Abacı, “Limon veya sarımsak aldığımızda tansiyonumuzun düşeceğini düşünürsek, bir rahatlama hissederiz. ‘Ben limon kullandım, tansiyonum düşecek’ rahatlığı bile tansiyonu düşürür. Yoksa sarımsak ve limon gibi yöntemler ilaçlarla karşılaştırıldığında kan basıncında önemli bir düşme sağlamaz.” değerlendirmesinde bulundu.
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Abacı, 17 Mayıs Dünya Hipertansiyon Günü dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada, hipertansiyonun birçok gelişmiş ülkede en sık görülen kardiyovasküler risk faktörü olarak öne çıktığını, Türkiye’de yaklaşık her 3 kişiden birinin hipertansiyon hastası olduğunu bildirdi.
Hipertansiyonun başka organlar bozulmadan, inme geçirmeden mutlaka tedavi edilmesi gerektiğini bildiren Abacı, “Tansiyonu tespit edebilmenin neredeyse tek yolu kan basıncını ölçmektir. Bu nedenle orta ve ileri yaşlarda kan basıncı düzenli aralıklarla ölçülmeli.” uyarısında bulundu.
Büyük tansiyonun 140, küçük tansiyonun ise 90 mmHg’nin üzerinde çıkmasının hipertansiyon olarak adlandırıldığını kaydeden Abacı, hipertansiyonun tüm yaş gruplarında görülmekle beraber, orta ve özellikle ileri yaş grubunun hastalığı olduğunu belirtti.
Abacı, özellikle 70 yaş ve üzerindekilerin 3’te 2’sinde hipertansiyon olduğuna dikkati çekerek, “Hipertansiyon ülkemizde de sık görülür ve birçok gelişmiş ülkede en sık görülen kardiyovasküler risk faktörüdür. Hipertansiyon, dünyadaki düzeltilebilir ölüm sebepleri arasında ilk başta gelen risk faktörüdür ve bütün diğer risk faktörlerinden daha fazla ölüme sebebiyet verir.” ifadelerini kullandı.
Erken teşhis
Yüksek tansiyonun bazen belirti vermediğini, bu nedenle ölçüm yapmanın şart olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Abacı, teşhiste gecikilmesi halinde hipertansiyonun kalp, damar, böbrek ve gözlere zarar verdiğini bildiren Prof. Dr. Abacı, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Hipertansiyon, başka organlara zarar vermeye başladıktan sonra teşhis edilirse bu geç kalmış bir teşhis olur. Hipertansiyonu belirti vermediği aşamalarda tedavi edip, bu hastalıkların meydana gelmesini engellemek gerekir. Bu hastalıklar meydana geldikten sonra yapacağımız tansiyon teşhisinin faydası nispeten azalmış durumdadır. Esas faydamız böbrekler, kalp, beyin gibi başka organlar bozulmadan, inme geçirmeden tansiyonu tedavi etmektir.”
“Aşırı tuz tüketimi hipertansiyonu tetikler”
Hipertansiyon, diyabet ve yüksek kolesterol gibi hastalıklarda genetiğin önemli bir etken olduğunu kaydeden Abacı, “Genetiğinizde tansiyona yatkınlık olsa bile, az tuz tüketir, beslenmenize, kilo kontrolü ve egzersize dikkat ederseniz tansiyon hastası olmayabilirsiniz veya daha ileri yaşlarda olursunuz. Buna karşın genetik yapınızda tansiyon olmasa bile kilolu olursanız, çok tuz tüketirseniz, şekeriniz yüksek olursa, az egzersiz yaparsanız hipertansiyon gelişebilir. Genetik yatkınlıkla çevresel faktörler bir araya gelirse hipertansiyon çok daha erken dönemlerde ortaya çıkar.” uyarısında bulundu.
Abacı, limon ve sarımsağın kan basıncı üzerinde ciddi bir etkisi olmadığına da işaret ederek, “Kan basıncı yükseldiği sırada gerginsek bu gerginliği giderecek, bizi rahatlatacak herhangi bir yaklaşım kan basıncımızı düşürür. Örneğin, biz limon aldığımızda, sarımsak aldığımızda tansiyonumuzun düşeceğini düşünürsek, bir rahatlama hissederiz. ‘Ben limon kullandım, tansiyonum düşecek’ rahatlığı bile tansiyonu düşürür. Yoksa sarımsak ve limon gibi yöntemler ilaçlarla karşılaştırıldığında kan basıncında önemli bir düşme sağlamaz.” ifadelerini kullandı.