Tarım sektöründe ithalat sıkıntısı

0
1375

Prof. Dr. İbrahim OrtaşADANA (İHA) – Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Ziraat Fakültesi Toprak Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. İbrahim Ortaş, Türkiye’nin artık tarım ürünleri ithal eden bir ülke konumuna geldiğini söyledi.

Ortaş, Yeni Adana Gazetesi’nin sektörel yayın organı olarak kurulan ‘Çukurova Deltası’nın 8. kuruluş yıldönümü etkinlikleri kapsamında organize edilen ‘Gıda Fiyatlarındaki Artış ve Küresel Açlık’ konulu söyleşide yaptığı konuşmasında, özellikle son günlerde artan petrol fiyatlarına bağlı olarak uluslararası alanda başta buğday ve pirinç olmak üzere tarım ürünleri fiyatlarında ani bir yükseliş yaşandığını, bu durumun ekmek fiyatlarına da artış olarak yansıyacağına dikkat çekti.

Türkiye’nin de içinde bulunduğu dünya kuşağının tüketmiş olduğu stratejik bitkinin buğday olduğunu vurgulayan Ortaş, pamuk ve mısır gibi yağ ve nişasta bitkilerinin de konjonktürel olarak değişim gösterdiğini anlattı.

Söz konusu bitkilerin aynı zamanda küresel çapta biyoteknoloji şirketlerinin üzerinde oynadığı kritik bitkiler olduğunu belirten Ortaş, şöyle konuştu: “Biyoteknoloji şirketleri bu bağlamda söz konusu bitkilerin tohumları üzerinde hastalık ve zararlılara karşı dayanıklılık ve daha fazla verim için yaptıkları değişiklikle dünyanın her tarafına aynı tohumu pazarlamaktadır. Doğal olarak yapılan eleştiride; dünyanın değişik coğrafyalarında kendiliğinden doğaya adapte olmuş bitkilerin ortadan kalkmasına neden

olmakta ve biyolojik çeşitlilik yok olmaktadır. ‘Terminatör tohum’ olarak bilinen ve yalnızca bir defa ekilebilen ve bir sonraki ekimde ürün vermeyen kısır tohumla biyoçeşitliliğin ortadan kalkacağı ve ileride olası bir durumda insanlığın gıda zincirinin tehlikeye gireceği kuşkusu tartışılmaktadır.”

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ile BM Uluslararası Gıda ve Tarım Teşkilatı (FAO) tarafından hazırlanan ‘2007-2016 Tarımsal Görünüm Raporu’na işaret eden Ortaş, raporda Türkiye’nin tarımsal ürün ihracatında 2000’den itibaren yaşadığı gerilemenin ortaya konulduğunu hatırlattı. Ortaş, söz konusu rapora göre; Türkiye’de 1985-1989 arasında dünyadaki önde gelen tarımsal gıda ihracatçısı ülkeler arasında yer alırken, bugün gelinen noktadaysa tarım ithalatçı konuma geldiği yorumunu yaptı. Raporda

ayrıca, Türkiye’nin, tarımsal gıda ihracatçısı ülkeler arasında Hindistan ve Endonezya’nın gerisine düşerek, bir basamak gerilediğini ve kendisine de 14. sırada yer bulabildiğini kaydeden Ortaş, bu durumun aynı zamanda Türkiye’de tarımın ‘S.O.S’ verdiğinin de ifadesi olduğunu savundu.

YETERSİZ ÜRÜN NEDENİYLE İTHALAT ZORUNLULUK HALİNE GELDİ

Dünya nüfusundaki artışa paralel olarak Türkiye’nin de nüfusunun arttığına işaret eden İbrahim Ortaş, tarımdaki mevcut üretiminse nüfus kadar artmadığını, başat doğala alanların tahrip edilmesi, iklim değişiklikleri gibi olumsuzlukların gıda ürünü miktarını yıllar itibariyle sınırladığını anlattı. Artan tarım ürünleri talebinin yeterince karşılanmaması nedeniyle tarım ürünlerinin ve dolayısıyla gıda maddelerinin de fiyatının arttığını belirten Ortaş, uygulanan tarım ve hayvancılık politikaları nedeniyle

hayvan sayısının aşağı çekilmesine bağlı olarak et fiyatlarının da arttığını ifade etti. Bitkisel üretimin, planlı bir şekilde yapılmaması nedeniyle meyve ve sebze fiyatlarının pahalılaştığını vurgulayan Ortaş, et, ayçiçeği, mısır ve pamuk üretiminin yetersiz kalması nedeniyle ithalatın bir zorunluluk olarak kendisini öne çıkarttığına dikkat çekti. Tarım ürünlerinden meydana gelen plansız ve üretim düşüklüğüne bağlı olarak fiyat dengesizlikleri oluştuğunu dile getiren Ortaş, artan ithal sonucu içeride

daralan üretim yetersizliğinin beraberinde işsizliği tetiklediğini söyledi.

TÜRKİYE DÜNYANIN EN PAHALI ETİNİ TÜKETİYOR

Prof.Dr. Ortaş, kendi imkanlarını harekete geçirmeden dışarıdan ithal edilmesinin doğal bir sonucu olarak üretici işsiz kalırken, başka ülkelerin üreticilerine iş imkanı oluşturduğumuzu söyledi.

Bunun da içeride işsizliği ve doğal olarak yoksulluk ve açlık sürecini başlattığını anlatan Ortaş, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Dışarıdan borçlanarak bulduğumuz dövizlerle ithalat yapmakla dışarıdaki ülke gelişirken siz kaybeden taraf oluyorsunuz. Günümüzde uygulanan tarım politikalarının sonucu oluşan filli durum sonucunda, ülkemiz en pahalı eti tüketiyor. Son yılda sığır etinin yüzde 50, koyun etinin de yüzde 100 arttığı görülmektedir. Yurt dışından et ithal edilmekte ve bu da yetmiyor gibi dışarıdan canlı hayvan ithal edilmiş bir kısmı koşullara uymadan ölmüşler. Ülkemizde insanlara hastalıklı manda eti, at ve eşek eti

yedirilmiştir. Sağlıksız et tüketimi toplum sağlığını olumsuz etkilemiştir.”

Türkiye’nin özellikle son yıllarda hızla tarım ürünleri ithal eden bir ülke konumuna geldiğini savunan Ortaş, tarımsal üretiminin artıp artmadığının, Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYH) rakamlarıyla belirlenebileceğini hatırlattı. GSYH’nin ülkede bir yıl içinde değişik kesimlerde üretilen mal ve hizmetlerin parasal değerini gösterdiğinin altını çizen Ortaş, her yılın fiyat değişimlerinin rakamları etkilememesi için GSYH rakamları sabit fiyata dönüştürüldüğünü belirtti. TÜİK verilerine göre, 2000-2009 yılı

arasında tarım üretimindeki değişime göre Türkiye nüfusunun 2000 yılından 2009 yılına kadar 6.8 milyon arttığını, kent nüfusunun da yüzde 11.9 oranında büyüdüğü bilgisini verdi.

DÜNYA NÜFUSU ARTARKEN MEVCUT TALEPLER DE KARŞILANAMIYOR

Ortaş, 1998 yılı fiyatlarıyla tarımsal üretimin değerinin 2000 yılında 8.6 milyar TL iken sonraki dönemde yıllar itibarıyla değiştiğini; 2009 yılında küçük bir farkla 9.4 milyar TL olarak gerçekleştiğini söyledi.

Ortaş, bütün bu sonuçların da tarımsal üretimin yeterli ölçdüde artmadığını, ancak buna rağmen dünya nüfusunun arttığını, gıda talebinin de karşılanmadığını vurguladı. Türkiye’de toplam nüfus 11.9 oranında artarken, gıda harcamalarındaki artışın yüzde 30 seviyesinde gerçekleştiğini belirten Ortaş, nüfus yüzde 11.9 artarken, gıda harcamaları yüzde 30 oranında artıyor, gıda üretimi sabit kalınca arz talebi karşılayamadığı için tarım ve gıda ürünleri fiyatını artırdığını, bu durumun da ithalatı

tetiklediğini öne sürdü.

2006 yılına göre tahıl ürünlerinde üretim miktarının, 2007 yılında yüzde 15.5 oranında düşüş göstererek 29 milyon ton olarak gerçekleştiği bilgisini de veren Ortaş, bir önceki yıla göre buğday üretimi yüzde 13,9 oranında azalarak yaklaşık 17.2 milyon ton, dane mısır üretimi yüzde 7.2 oranında azalarak yaklaşık 3.5 milyon ton, arpa üretimi yüzde 3.5 oranında azalarak yaklaşık 7.3 milyon ton, çeltik üretimi yüzde 6.9 oranında azalarak yaklaşık 648 bin tona gerilediğini açıkladı. Ortaş, baklagil

ürünlerinden fasulyenin yüzde 21.3, nohudun yüzde 8.4, kırmızı mercimeğin yüzde 12.4, yeşil mercimeğin yüzde 36.7 oranında azaldığını vurguladı. Bunun yanında yumrulu bitkilerden patatesin yüzde 3.2 oranında azalış göstererek, 4.2 milyon ton olarak gerçekleştiği bilgisini de veren İbrahim Ortaş, yağlı tohumlardan ayçiçeğinin yüzde 23.6 oranında azalarak yaklaşık 854 bin ton olurken, yerfıstığının yaklaşık 86 bin ton ile yüzde 11,6 oranında arttığını bildirdi.

TOPLUMUN DOĞRUDAN BESLENME MALİYETLERİ ARTACAK

Ortaş, tütünün yüzde 18.5 oranında azalarak 80 bin tona, şeker pancarının da yüzde 14.1’lik düşüş göstererek yaklaşık 12.4 milyon tona gerilerken, kütlü pamuk üretiminin ise yüzde 10.8 oranında azalarak yaklaşık 2.2 milyon tona ulaştığını anlattı. Ortaş, konuşmasının devamında şu görüşleri dile getirdi: “Stratejik bir bitki olan buğday, mısır, pirinç ve buna bağlı olarak katma değeri yüksek unlu ürünlerin fiyatındaki artış, toplumun doğrudan beslenme maliyetini artıracağı için ciddi sosyal sorunların da

yaşanmasına neden olabilir. Tarım ürünlerinin üretimine veya tarıma son yıllarda ilgisiz kalınması ile başlayan süreçte oluşan arz talep dengesindeki sorunlar, özellikle nişasta kaynaklı buğday ve mısır fiyatının artması ve ekmeğe yansıyacak fiyat artışları yoksullar ile zenginleri karşı karşıya getirebilir. Özellikle ekmek fiyatlarındaki artışın yoksullara anlatılması hiçbir gerekçeye bağlanamaz.”

Bir Cevap Yazın