Tarla Bitkileri (Fıeld Crops)

0
3410
tarla bitkileri,endüstri bitkileri,

tarla bitkileri,endüstri bitkileri,Bitkisel üretim; her türlü bitkinin (tek yıllık, iki yıllık, çok yıllık, yarı çalı, ağaç) ürün (tohum, meyve, sebze, pamuk, şeker, nişasta, un, hayvan yemi, kağıt vb.) elde etmek amacıyla en ekonomik şekilde yetiştirilmesidir.

Genel Olarak Bitkisel Üretimin Başlıca Amaçları Şunlardır:
 İnsan ve hayvanlar için besin üretmek
 Barınma ve giyim için yüksek verimli, kaliteli ürünleri en ekonomik şekilde yetiştirmek
 Toprak ve su kaynaklarını en etkin şekilde kullanmak ve korumak
 Bitkisel üretimin devamlılığının sağlanması

Bitkisel Üretimi 3 Ana Gruba Ayırabiliriz:
 Ormancılık
 Bahçe Bitkileri
 Tarla Bitkileri

ORMAN BİTKİLERİ:
Çok yıllık çalı veya ağaç formunda doğal veya yapay olarak yetiştirilen bitkiler topluluğudur.

Orman Bitkileri’nin Kullanım Alanları
 Kağıt endüstrisi, mobilyacılık, inşaat sektörü, kozmetik ve boya sanayii, İlaç sanayii.
 Peyzaj
 Doğal yaşamı Koruma ve Destek

BAHÇE BİTKİLERİ
 Meyvecilik
 Sebzecilik
 Bağcılık
 Peyzaj veya süs bitkileri yetiştiriciliği

 BAHÇE BİTKİLERİ VE TARLA BİTKİLERİ ARASINDA TEMEL FARKLILIKLAR

 Üretim alanları arasındakı farklılık ve üretim şekilleri: Tarla bitkilerinde genellikle çok büyük üretim alanları (1000 da gibi) kullanılırken bu durum bahçe bitkilerinde daha azdır ve bahçe tarımı intensiftir diğer bir deyişle yoğun tarımın yapıldığı alanlardır. Bunların dışında bahçe tarımında örtüaltı alanlarda (seralar, alçak tüneller) ve mantar işletmelerinde üretim yapılmaktadır. Bahçe bitkileri tarımında sulama tüm bitkiler için zorunlu ihtiyaçken; çoğu tarla bitkilerinde yağışlar sulama ihtiyacını karşılayabilmekte veya zorunlu olarak susuz tarım yapılabilmektedir.

 Beslenme kullanımları: Peyzaj veya süs bitkileri haricinde hemen hemen tüm bahçe bitkileri yetiştiriciliğinin temel amacı insan beslenmesidir. Diğer taraftan tarla bitkileri hem insan hem de hayvan beslenmesinde kullanılabilmektedir. Örneğin; tahıl grubuna giren tarla bitkileri hem insan hem de hayvan beslenmesinde dünyada oldukça fazla oranda yetiştirilmektedir.

 Çok yıllık ağaç formu: Bahçe bitkilerinde sebzeler ve bazı peyzaj bitkileri dışındaki bitkiler ağaç formunda ve çok yıllık iken tüm tarla bitkileri çoğunlukla tek veya çok yıllık ama tamamen otsu formdadır.

 Diğerleri: Tarla ve bahçe bitkileri tarımları arasındaki diğer bir farklılık ise hasat/derimden sonraki pazarlama ve depolamadır. Çoğu bahçe bitkileri özellikle sebzeler ve bazı meyvelerin derimden sonraki depolama süreleri oldukça kısadır. Diğer taraftan çoğu tarla bitkilerinin örneğin; tahıllar, pamuk gibi tarla bitkileri hasattan sonra uzun süre depolanabilmektedir. Ağaç formundaki çoğu bahçe bitkisinde dikimden ilk derime kadar olan süre oldukça uzundur. Oysa tüm tarla bitkilerinde ekim ile hasat aynı yıl içerisinde yapılabilmektedir.

Dünyada yaklaşık 13.4 milyar hektarlık alanın 1.46 milyar hektarı yani yaklaşık %11’i ekili dikili alan, 2.98 milyar hektarı (%22) çayır ve meraları, 4.04 milyar hektarı (%29.52) orman ve makileri ve 4.9 milyar hektarı (% 36.1) diğer alanları oluşturmaktadır. Ülkemizde 78 milyon hektarlık toprak alanının yaklaşık 27 milyon hektarı ekili dikili alandır. Bunun 24 milyon hektarında tarla tarımı yapılmaktadır. Bir bölgede hangi üretim dalının yetiştirileceğine karar vermek için aşağıdaki faktörler gözönünde bulundurulmalıdır:

 Bu üretim dalının kapladığı alan
 Milli Gelir içerisindeki yeri
 İhracattaki rolü
 Bu üretim dalından geçinen nüfus
 Beslenmedeki yeri / önemi
 Endüstrideki yeri / önemi
 Toprak koruma ve güzelleştirmedeki yeri ve önemi
gibi konular gözönünde bulundurulmalıdır.

TARLA TARIMI

Bitkisel üretimin bir alt kolu olup, daha çok tek yıllık ve otsu bitkilerin geniş üretim alanlarında yetiştirilmesidir. Tarla bitkileri tarımında tarla kültür bitkilerinin üretim ve ıslahı ile uğraşılır. Tarla kültür bitkileri; üretim teknikleri, morfolojik özellikleri, değerlendirme ve kullanma yerleri gibi faktörlere göre gruplara ayrılabilirler. Aşağıda tarla bitkileri; elde edilen ürünün cinsine göre 5 bölümde sınıflandırılmıştır:

1-TAHILLAR
 Arpa (Hordeum sp)
 Buğday (Triticum sp)
 Yulaf (Avena sp)
 Çeltik (Oryza sp)
 Çavdar (Secale sp)
 Tritikale

2- YEMEKLİK TANE BAKLAGİLLER
 Fasülye (Phaseolus sp)
 Bakla (Vicia sp)
 Nohut (Cicer sp)
 Mercimek (Lens sp)
 Börülce (Vigna sp)
 Bezelye (Pisum sp )

3- ENDÜSTRİ BİTKİLERİ

Lif Bitkileri:
 Pamuk (Gossypium sp)
 Keten (Linum sp)
 Kenevir (Cannabis sp)

Nişasta ve Şeker Bitkileri:
 Patates (Solanum sp)
 Şekerpancarı (Beta sp)
 Şeker kamışı (Saccharum sp)
 Tatlı Patates (Ipomea sp)

Yağ Bitkileri:
 Ayçiçeği (Helianthus sp)
 Soya (Glycin sp)
 Yerfıstığı (Arachis sp)
 Kolza (Brassica sp)
 Susam (Sesamum sp)

Tıbbı Aromatik Bitkiler
 Tütün (Nicotiana sp)
 Çemen (Trigonella sp)
 Kekik (Thymus sp)
 Nane (Mentha sp)
 Adaçayı (Salvia sp )
 Çörekotu (Nigella sp)
 Sahlep (Orchis sp)
 Sumak (Thus sp)
 Kırmızı Biber (Capsicum sp)
 Anason (Pimpinella sp)
 Maydanoz (Petraselinum sp)
 Dereotu (Anethum sp)
 Tere (Lepidium sp)
 Safran (Crocus sp)
 Ihlamur (Tilia sp)
 Haşhaş (Papaver sp)
 Kimyon (Carum sp)
 Şerbetçiotu (Humulus sp)
 Kişniş (Coriandrum sp)

4- YEM, ÇİM, ÇAYIR ve MERA BİTKİLERİ
 Yonca (Medicago sp)
 Fiğ (Vicia sp)
 Gazalboynuzu (Lotus sp)
 Korunga (Onobrychis sp)
 Üçgül (Trifolium sp)
 Çayıryumağı (Festuca sp)
 Brom (Bromus sp)
 Domuzayrığı (Dactilis sp)
 Çim (Lolium sp)
 Köpekdişi (Cynodon sp)
 Ayrık (Agropyron sp)

BİTKİ YETİŞTİRMENİN EKOLOJİK ESASLARI:

Yeryüzünde 300 binin üzerinde bitki türü saptanmıştır. Ancak geniş anlamda tarımı yapılan 150 kadar bitki türünün geniş anlamda tarımı yapılmaktadır. Kültür bitkileri kapalı tohumlular ve açık tohumlular olmak üzere 2 ana gruba ayrılır. Kapalı tohumlu kültür bitkileri de tek ve çift çenekli olmak üzere bölünür.

Bitkiler en çok iyi adapte oldukları yerlerde yetiştirilirlerse ekonomik olurlar. Diğer bir deyişle uygun iklim, uygun toprak ve uygun biyolojik faktörlerin bir araya gelmesi yetiştiricilikte ekonomikliği arttırır.

İKLİM

İklim tarla bitkileri yetiştiriciliğinde önemli bir etmendir. İklim faktörleri ışık, sıcaklık, su, hava ve rüzgardır.

IŞIK

İklim faktörlerinin başında gelen ışığın doğal kaynağı güneştir. Fotosentezin yapılabilmesinde temel bir etmen olan ışık bitki büyüme ve gelişmesinde önemlidir. Işığın yoğunluğu ve kalitesi mevsimlere, topoğrafik duruma ve günün saatlerine göre değişir. Işık isteklerine göre bitkileri güneş ve gölge bitkileri olarak ikiye ayırabiliriz. Bir günlük ışıklanma süresine fotoperyot ve bitkilerin fotoperyota karşı gösterdikleri tepkiye de fotoperyodizm adı verilir. Bitkilerin ışığa doğru yönlenerek gelişimine de fototropizm denir. Bitkileri farklı ışık isteklerine göre 3 ana gruba ayırabiliriz. Bunlar kısa, uzun ve nötr gün bitkileridir.

Uzun gün bitkileri: Vegetatif devresinde az, generatif devresinde ise çok ışık isteyen bitkilerdir. Gündüz saatleri 12-14 saat olduğu zaman bu bitkilerde generatif devre (çiçeklenme, tohum bağlama ve erme) hızlanır. Örneğin; arpa, buğday, yulaf uzun gün bitkilerine örnektir.

Kısa gün bitkileri: Vegetatif devrede uzun gün ve bol ışık isteyen, generatif döneminde ise az ışık isteyen bitkilerdir. Gündüz saatleri 12-14’ten az olunca bu bitkilerde generatif devre hızlanır. Mısır, çeltik, soya ve darılar örnektir.

Nötr gün bitkileri: Günlük ışıklanma sürelerinin gelişmelerinde önemli etkileri olmayan bitkilerdir. Pamuk, ayçiçeği, bakla ve fasülye örnektir.

SICAKLIK

Bitki büyüme ve gelişme faktörlerinden biri de sıcaklıktır. Sıcaklık cisimlerin sahip olduğu ısı enerjisinin kinetik olarak ortaya çıkmış durumu veya bu potansiyel gücün etkisidir. Sıcaklık termometre ile ölçülür, derece ile tanımlanır, ısı doğrudan doğruya değil onun bir görüntüsü olan sıcaklık yardımıyla ölçülür ve kalori ile tanımlanır.

ISI; ışın yayma (radiation), ısı geçirme (condaction) ve ısı taşıma (convection) yollarıyla yayılır. Genel olarak kültür bitkilerinde büyüme ve gelişme 0 ile 45 derece arasında olur. Tarla bitkileri 15 ile 32 dereceler arasında en iyi gelişmelerini gösterirler. Tarla bitkileri sıcaklık istekleri yönünden yazlık ve kışlık olarak ayrılırlar ve yazlıkların sıcaklık istekleri kışlıklara oranla daha fazladır. En iyi gelişmeyi serin havalarda gösterip sıcaklıklardan zarar gören başlıca tarla bitkileri: buğday, arpa, yulaf, çavdar, patates, keten, şekerpancarı, fiğ, bezelye ve bir çok çayır otlarıdır. Sıcaklığı seven önemli tarla bitkileri ise mısır, pamuk, sorgum, çeltik, şekerkamışı, yerfıstığı, börülce, soya ve fasulyedir.

En düşük çimlenme sıcaklıkları serin iklim bitkilerinde 1-5 derece ve sıcak iklim bitkilerinde ise 8-12 derece arasındadır. Bitkilerin büyüme için istedikleri en düşük sıcaklıklar çimlenme sıcaklıklarından daha fazladır. Örneğin bu değerler serin iklim tahıllarında 5-6 iken pamukta ise 16-17 derecedir. Bitkilerin çimlenmeden ermeye kadar geçen sürede istedikleri toplam sıcaklıklarda bitki cins ve türlerine göre değişmekle beraber 2000 ila 5000 derece arasındadır.

TERMOPERYODİZM

Bitkilerin gece ve gündüz sıcaklıklarında değişiklik istemelerine veya günlük ritmik sıcaklık değişimlerine karşı gösterdikleri tepkilere fotoperyodizm denir. Örneğin pamuk, mısır ve sorgum gibi sıcak iklim bitkileri sıcaklık farkının fazla olmamasını isterler. Diğer taraftan serin iklim tahılları şekerpancarı ve patates gibi bitkiler ise gece sıcaklıklarının düşük olmasından hoşlanırlar.

SICAKLIK DEĞİŞİMİNE ETKİ EDEN FAKTÖRLER:

Sıcaklık değişimlerine gece ve gündüz uzunluğu, enlem derecesi, denizden uzaklık, mevsimler, yükseklik, yöney, bitki örtüsü ve toprak özellikleri etkilidir. Genel olarak ekim zamanı kuzeye doğru her enlem derecesi için 4 gün, doğuya doğru her boylam derecesi için 5 gün ve denizden her 120 m yükseklik için 5 gün uzar

DÜŞÜK SICAKLIĞIN ETKİLERİ:

• Uyarıcı Etkisi:
Bazı bitkilerin sapa kalkma veya generatif döneme geçebilmeleri için belli bir süre düşük sıcaklıklara (3 ila 8 derece) ihtiyaç duymaktadırlar. Bu olaya vernalizasyon denir.

• Düşük Sıcaklığın Olumsuz Etkileri:

Hücre protoplazmasının pıhtılaşması: Düşük sıcaklıklar hücre suyunu donduracak düzeyde olmadığı halde hücre protoplazmasındaki besinlerin pıhtılaşmasına neden olduğundan bu besin maddelerinin hücre tarafından değerlendirilmemesine neden olur.

Hızlı bir donma hücre sıvısını buzlaştırdığından hücrenin parçalanmasına neden olur.

Düşük sıcaklığın hücreler arasındaki dondurucu etkisi ile hücre içi sıvının hücre dışına taşınmasına neden olur. Bu olay sonucunda hücre ölür.

Soğuğun bitkiler üzerindeki olumsuz etkileri bir çok faktöre bağlıdır. Bunlar;

 Bitki cins ya da türü; örneğin çeltik, pamuk 3-4 derece gibi düşük sıcaklıklarda zarar görürken, çavdar, buğday gibi bitkiler (–15) veya (–20) dereceye kadar dayanabilirler.
 Düşük sıcaklığın derecesi ve süresi,
 Sıcaklığın düşmesinin yavaş ya da ani olması,
 Bitki bünyesindeki besin maddeleri ve su miktarı,
 Bitkinin gelişme devresi,
 Bitkinin genetik yapısına ve bölge şartlarına uyum derecesi.

Yüksek Sıcaklığın Olumsuz Etkileri:

 Yüksek sıcaklıklar; fotosentezde, transpirasyonda (terleme), tozlanma ve döllenmede ve de hücre proteinlerinin parçalanmasında zararlı etkiler verebilir.

SU:

 Bitkisel üretimde su en önemli ekolojik faktörlerden birisidir. Su hem bitki besin maddelerinin topraktan alınmasında hem de bitkide taşınmasında önemli olduğu gibi hücrenin de temel yapı taşını teşkil eder. Bitkisel üretimde su; sızan su, kapilar su, higroskobik su, bileşik su, taban suyu olarak ayrılabilir.
 Sızan Su: Yağış ve sulamalardan sonra suca doymuş hale gelen toprak katlarında tutunamayan, yerçekimi ile alt katmanlara sızan sudur.
 Kapilari Su: Toprak parçacıkları etrafında ve kapilar boşluklarda yüzey gerilim kuvvetiyle tutulan suya denir. Kapilari su yerçekimi etkisiyle toprak içine sızmaz. Ancak sıcaklık ve toprak yapısına bağlı olarak alt katmanlardaki su üst katmanlara doğru hareket edebilir.

 Higroskobik Su: Toprak parçacıklarının yüzeyini ince bir zar şeklinde saran sudur ve bitkiler bu sudan yararlanamaz.

 Bileşik Su: Toprağın 105 ºC dereceye kadar ısıtılıp higroskobik suyu alındıktan sonraki sudur diğer bir deyişle diğer elementlerle birleşik olan sudur. Örneğin demiroksit, aliminyumoksit gibi.

 Taban Suyu: Sızan suların toprak altında oluşturdukları suya denir. Bu tür sular kapilari suya da dönüşebilir.

 Tarla Su Kapasitesi: 100 cm3 hacimdeki toprağın sızdırmadan tutabileceği su miktarıdır.

 Sürekli Solma Noktası: Toprakta yalnızca higroskobik suyun bulunduğu ve bu nedenle bitkinin topraktan su alamadığı ve solduğu toprak suyu miktarıdır.
 Bitkiler için Yarayışlı Su: Tarla kapasitesi ile solma noktası arasındaki sudur. Tarla su kapasitesi ve sürekli solma noktası; killi tınlı topraklarda ince kumlu topraklardan daha fazladır. Genel olarak tarla su kapasitesi solma noktasının iki katıdır.

HAVA NEMİ

 Hava nemi denince atmosferdeki su buharı anlaşılır ve mutlak nem ve orantılı (nisbi) nem olarak adlandırılır.
 Mutlak nem: Herhangi bir sıcaklıkta 1 m3 havadaki su miktarının yüzde cinsinden ifadesidir.
 Nisbi nem: Belirli bir sıcaklık derecesinde 1 m3 havadaki bulunan su miktarının aynı sıcaklık dercesinde 1 m3 havayı doymuş hale getiren su miktarına oranı anlaşılır.

YAĞIŞ

 Görünmeyen hava neminin sıvı veya katı olarak yeryüzüne dökülmesi olayına yağış denir. Yağış şekilleri; yağmur, kar, dolu, çiğ, kırağıdır. Bitkileri su istekleri yönünden 3 ana gruba ayırabiliriz:
 Hydrophyte
 Mesophyte
 Xerophyte
 Hydrophytelar doğrudan doğruya su içinde ya da bol su içinde yetişen bitkilerdir. Çeltik bu gruba girer.
 Mesophytelar su istekleri yönünden hydrophytelar ile xerophytelar arasındaki bitki grubunu teşkil ederler çeltik dışındaki tüm tarla bitkileri bu gruba girer.
 Xerophytelar kurak koşullara adapte olmuş ve kurağa dayanıklı bitkilerdir.

Transprasyon Oranı veya Katsayısı:

 Bitkilerin bir büyüme peryodunda aldığı su miktarı ile bu peryot içinde kazandığı kuru madde miktarı arasındaki orandır. Örneğin transprasyon oranı 400 denildiğinde; o bitkinin 1 kg kuru madde elde etmek için 400 kg su kullandığı anlaşılır.

HAVA:

 Ekolojik bir faktör olarak hava denildiği zaman yeryüzünü saran hava tabakası (atmosfer), toprak havası ve bitki dokuları arasındaki hava anlaşılır. Yeryüzünü saran hava yeryüzünde gece ve gündüz sıcaklıklarının çok farklı olmamasını, fotosentez için gerekli karbondioksiti ve solunum için gerekli oksijeni sağlar. Ayrıca hava; sıcaklığın yayılmasına, transprasyona, polenlerin tozlanmasında ve tohumların yayılmasında yardımcı olur. Atmosferdeki havanın % 79’u azot, % 21’i oksijen ve %00.3’ü karbondioksittir.
 Toprak suyla doyduğu zaman ihtiva ettiği hava miktarına o toprağın hava kapasitesi denir. Kültür bikilerinin optimum hava kapasiteleri isteği %10-20 arasında değişir. Toprak havasında karbondioksit miktarı hacim olarak %5‘i geçince kökleri öldürücü etkide bulunur. Diğer taraftan toprak havasındaki oksijen %5-10’a düştüğünde bitkilere zarar vermesi başlar ve bu oran %2’nin altına düştüğünde ölümler başlar.

RÜZGAR:

 Hava hareketlerine yani havanın yer değiştirmesine rüzgar denir. Rüzgar bitkilerde tozlanma ve döllenmede ve tohumların taşınmasında yardımcı olduğu gibi bazı olumsuz etkileri de vardır. Rüzgar erezyonuyla toprak parçacıklarının bir yerden başka bir yere taşınmasıyla bitki köklerinin açığa çıkmasına veya bitkilerin tamamen toprak yığınları altında kalmasına neden olabilmektedir. Ayrıca rüzgar bitkilerin transprasyonla su kaybını arttırdığı gibi toprağın evaporasyonla topraktan su kaybını da arttırır. Ayrıca bazen bitkiler rüzgarın kurutucu etkisini azaltmak için stomalarını kapatırlar. Bu durumda bitkilerin gelişmelerinde olumsuz etki de yapar.

TOPRAK FAKTÖRÜ

 Bitki yetiştirmede önemli bir unsur da topraktır. Toprağın su tutma gücü, dokusu ve kimyasal yapısı toprak üzerinde yetiştirilen bitki türünü etkiler. Genel olarak toprak bitkilerin yeryüzünde tutunmalarına ve gerekli olan bitki besin maddelerinin alınmasında kaynak teşkil eder. Bitkisel üretimde toprak denince kaya, taş ve çakılların ufalanmasından oluşan kum, kil, mil gibi mineral maddeler, bitkisel ve hayvansal maddelerin parçalanma ürünleri olan humus ve küçük canlılar diğer bir deyişle mikroorganizmalar, hava, su ve suda erimiş maddelerden oluşan karışım anlaşılır. Bu maddelerin hacim olarak %45 mineral maddeler, %5 humus ve küçük canlılar, %25 hava ile %25 su ve suda erimiş elementlerden oluştuğu anlaşılır.
 Toprak dokusu denince toprak tekstürü anlaşılır. Diğer bir deyişle toprağın parça büyüklüğü anlaşılır. Toprak dokusu toprakların killi, milli, kumlu olmalarına göre değişir. Genel olarak killi topraklar ağır, kumlu topraklar hafif topraklardır.
 Toprak yapısı denildiğinde toprak parçacıklarının karışık yada teksel yapıda oldukları anlaşılır.

 Toprağın kimyasal yapısı veya reaksiyonu denildiğinde toprağın asit ya da alkali olduğunun ifadesidir. pH ile ölçülür. pH’sı 7 olan topraklara nötr, 7’den küçük olanlara asit, 7’den büyük olanlara alkali topraklar adı verilir. pH hidrojen iyonları konsantrasyonunun 10 tabanına göre logaritmasının tersidir. Toprak reaksiyonu bitki büyüme ve gelişmesini doğrudan ya da dolaylı olarak etkiler. Örneğin asitli topraklar aliminyum ve magnezyum gibi elementlerin alımını artırırken kalsiyum ve fosfor alımını azaltır. Toprak tuzluluk derecesi de önemlidir ve bünyelerinde %0.4’ ten fazla tuz içeren topraklar tuzlu topraklar olarak isimlendirilir. Tarla bitkileri genellikle nötr topraklardan hoşlanırlar. Bununla beraber toprakta aktif kalsiyum bulunması kaydıyla darı, çavdar, soya, börülce gibi bitkiler pH’sı 4-5 olan asitli topraklarda; mısır, buğday, yulaf, fasülye ve fiğ pH’sı 5-6 orta asitli topraklarda; yonca, şekerpancarı nötr topraklarda yetişebilirken ; arpa, kolza, pamuk biraz tuzlu topraklara toleranslıdır.

BİYOLOJİK FAKTÖRLER:

 Bitki yetiştirmede biyolojik faktörler denildiğinde toprak içinde yaşayan mikroorganizmalar, hastalık ve zararlılar, yabancı otlar ve tohumluk anlaşılır.

TOHUMLUK:

 Bitkilerin üretilmesinde kullanılan tohum, yumru, soğan, çelik gibi canlı olan generatif veya vegetatif bitki materyalidir. Tohumluğun genetik, fiziksel ve biyolojik değeri önemlidir.
 Genetik Değer veya Çeşit Özelliği:

 Yetiştirilecek ürünün genotipinde saklı bulunan ve tohumluk ekildikten sonra çimlenip yetişen ürünün çevreye uygunluğu, hastalık ve zararlılara dayanıklılığı, erken ya da geç olgunlaşması ve verim kabiliyeti genetik değer olarak kabul edilir.

 Fiziksel Değeri:

 Tohumluğun saflığı, tanelerin dolgunluğu veya iriliği, yabancı ot tohumlarının oranı ve tohumdaki hastalık ve zararlıların oranı anlaşılır.

 Biyolojik Değer:

 Tohumluğun biyolojik değeri onun çimlenerek yeni bir bitki meydana getirebilme yeteneğidir. Biyolojik değerin en az % 80 ve yukarısı olması istenir.

 Diğer bir deyişle eğer 100 adet tohum ekilmişse bunun 80 adetinin çimlenmesi anlamına gelir.
 İyi bir Tohumda Aranan Özellikler şunlardır:
 Tohumluğun bölgeye uygun bir çeşit olması,
 Saf ve temiz olması,
 İri ve dolgun taneli olması,
 Hastalık ve zararlılardan ve de yabancı otlardan temiz olması,
 Çimlenme kabiliyetinin yüksek olması.

BİTKİ ISLAHI:

 Bitki ıslahı bir bilim dalı olup genetik, sitoloji, biyoloji ve istatistik bilimlerinden yararlanarak insanlığın gereksinim duyduğu yüksek verimli, kaliteli, hastalık ve zararlılara dayanıklı bitki çeşitlerinin en ekonomik şekilde elde edilmesi için uğraşır.
 Bitki ıslahında başlıca 6 metot uygulanır. Bunlar:
 İntrodüksiyon,
 Seleksiyon,
 Melezleme,
 Mutasyon
 Poliploidi
 Genetik Mühendisliği
 İntrodüksiyon:
 Bitkisel üretim için gerekli olan bitki materyallerinin bir bölgeden veya ülkeden getirilerek o bölgede yetiştirilmesidir.

 Seleksiyon: Belli bir populasyon içerisinden amaca uygun bitki genotiplerinin ayrılarak seçilmesidir. Seleksiyonda başlıca iki yöntem uygulanır;
 Teksel seçim: Daha çok kendine döllenen bitkilerde uygulanır ve tek bitki seçilerek daha sonra bu bitkiden elde edilen döller istenilen özellik yönünden seçilir.
 Toptan seçim: Bu yöntemde birden fazla bitki grupları seçilir ve daha çok yabancı döllenen bitkilerde uygulanır.
 Melezleme: 2 ya da daha fazla çeşitte bulunan ve arzu edilen üstün karakterleri bir çeşit üzerinde toplamayı amaçlayan yöntemdir.
 Mutasyon: Çeşitli yöntemlerle, radyasyon veya kimyasal maddelerle bitkilerin gen veya kromozomlarında değişiklik yaratarak ortaya çıkan farklı genotiplerden arzu edilenlerin seçilmesidir. Bitkilerin gen veya kromozomlarında değişiklik yapan etmenlere mutagen (X Işınları, gamma ışınları, Etilmetansülfanat) ve mutagenlerle elde edilen bitkilere de mutant denir.

 Poliploidi: Bitki genomunda bulunan temel kromozom sayısının katlarının artırılmasıdır ve genelde kolhissin uygulanarak yapılır. Örnegin bir diploid bitkiye kolhissin uygularsak yeni genom tetraploid olur. Diğer bir deyişle Poliploidi; bitkideki kromozom takımının katlarının artırılması olayıdır.
 Genetik mühendisliği: Değişik yöntemlerle bir bitkiye bir veya birden fazla istenilen özellikleri kontrol eden yeni genlerin aktarılması veya istenilmeyen genlerin etkilerini, aktivasyonunu kaldırarak yeni bir çeşit elde etme bilimidir.

TARLA TARIM SİSTEMLERİ:

 Tarla tarım sistemleri denince farklı ekolojik bölgelerde bitkisel üretim için uygulanması gerekli olan toprak işleme, ekim veya dikim, gübreleme, bakım, hasat-harman gibi teknik işlemler anlaşılır. Tarla tarım sistemlerinin ayrılmasında en önemli faktör sudur. Bir bölgede hangi sistemin uygulanacağını yağış miktarı, dağılımı ile sulama suyu ve bu suyu kullanabilme olanakları belirler. Tarla tarım sistemleri kuru, sulu ve nemli tarım sistemleri olarak 3 sistemde incelenebilir.

KURU TARIM SİSTEMİ:

 Yıllık yağışı 500 mm dolayında ya da yıllık yağışın mevsimlere dağılışı düzensiz olan yerlerde sulamasız yapılan bitkisel üretimdir. Bu bölgelerde yıllık yağışlar bitkisel üretimin her yıl yapılabilmesini engeller. Bu nedenle toprak işlenerek 1 yıl boş bırakılır ve ertesi yıl ekim yapılır. İşte toprağın 1 süre dinlendirilmesine nadas denir. Nadasın başlıca amacı tarlada yabancı ot gelişimini engelleyerek onların su tüketmelerine engel olmak ve toprakta suyu korumaktır.

SULU TARIM SİSTEMİ:

 Kurak alanlarda sulamayla yapılan bitkisel üretim şeklidir. Sulama; doğal yağışlarla karşılanamayan ve bitki büyümesi için gerekli olan suyun toprağa değişik yöntemlerle verilmesidir. Bu tarım sisteminde nadas yoktur ve ekim nöbeti uygulanır. Ekim nöbeti aynı tarla üzerinde değişik bitkilerin belirli bir sıra içerisinde birbirini takiben yetiştirilmesidir. Örneğin 1. yıl pamuk, 2. yıl buğday, 3.yıl patates yetiştirilmesi gibidir. İyi bir ekim nöbetinde;
 Toprakta azot birikmesine yardımcı olan bir baklagil bitkisi,
 Topraktaki organik maddeyi sağlayabilen bir buğdaygil veya baklagil yem bitkisi, yabancı otların yok edilmesi bakımından da bir çapa bitkisi bulunmalıdır.

EKİM NÖBETİNİN YARARLARI:

 Hastalık ve zararlıların kontrolünü sağlar.
 Topraktaki organik maddeyi arttırır.
 Bitkilerin topraktaki besin maddeleri ve gübrelerden daha iyi yararlanmalarını sağlar,
 Toprağı azotça zenginleştirir.
 Yabancı ot kontrolünü sağlar.
 Tarım işletmesinin daha düzenli bir şekilde iş gücünden yararlanmasına ve gelişmesine olanak sağlar.

NEMLİ TARIM SİSTEMİ:

 Yıllık yağışı 1250 mm’den fazla olan bölgelerde yapılan tarım sistemidir. Bu bölgelerde yıllık yağış yıllık buharlaşmadan daha fazladır. Diğer bir deyişle su gereğinden fazla olup üretim alanından uzaklaştırılması gerekmektedir. Bu tür bölgelerde fazla su nedeniyle bitki besin maddeleri kolayca yıkanır ve uzaklaşır. Özellikle kalsiyum, magnezyum gibi maddeler çok çabuk yıkanır. Toprak asit karakter kazanır, toprağın yapısı da bozulur ve teksel yapıya geçer. Nemli tarım bölgelerinde topraktaki fazla suların uzaklaştırılması, toprağın havalandırılması, yıkanan besin maddelerinin gübre olarak verilmesi, asitliğinin düzeltilmesi için kireçlenmesi ve toprağa karışık yapı kazandırılması başlıca özen gösterilecek noktalardır.

TOPRAK İŞLEME

 Tarla tarımında ilk iş ekime uygun bir tohum yatağı hazırlamaktır. Bu da uygun aletlerle ve zamanında yapılacak toprak işlemeyle yapılır. Toprak işleme bitkilerin yetişebilmeleri için toprağın uygun duruma getirilmesi ve bu durumun korunması için toprağın herhangi bir araçla gevşetilmesi, ufalanması ve karıştırılmasıdır. Toprak işlemenin amacı; kültür bitkilerinin gelişmesi için gerekli su, hava, sıcaklık ve besin maddeleri gibi ana faktörlerin etkilerini arttırmak ve bitkilerin isteklerine uygun olarak düzenlemektir. Toprak işleme araçları çalışma şekillerine göre 4 grupta toplanır;
 Toprağı devirerek işleyen araçlar: Bu aletler toprağı şeritler halinde kesip, ters yüz ederek devirirler. Örneğin soklu pulluk, döner soklu pulluktur.
 Toprağı alttan yırtarak işleyen araçlar: Bu gruptaki araçlar anız bozma gibi ilk sürümden sonra kullanılan aletler olup kazayağı ve kırlangıç kuyruğu örnektir.
 Toprağı dikine yırtarak işleyen araçlar: Bu araçlar ağır bünyeli topraklarda oluşan pulluk tabanını kırmak için kullanılır. Çizel ve dipkazan örnektir.
 Toprağı karıştırarak işleyen araçlar: Bu araçlar yüzeyinde fazla bitki artığı olan topraklarda kullanılır. Vanvey ve diskaro örnektir.

 Toprak İşleme Derinliği: Tahıllardan sonra anız bozma genellikle 20 cm derinlikte işlenirken yazlık bir üründen sonra 13-15 cm derinlikte işleme yeterlidir. Nadas uygulanan yerlerde ilk sürüm erken ilkbaharda toprak tava gelir gelmez, daha sonraki yaz sürümlerinde ise tarlanın otlanma durumuna göre yapılır. Düz alanlarda sürüm yılı önemli değildir eğimli alanlarda ise sürüm eğime dik yönde yapılmalıdır.

GÜBRELER VE GÜBRELEME

 Bitki besin maddelerinin azot, fosfor, potasyum, kalsiyum, magnezyum, demir, mangan, çinko, bor ve molibden gibi bitki besin maddeleri ve çiftlik gübresinin toprağa uygun şekilde verilmesine gübreleme denir.

AZOTLU GÜBRELER

 Azotlu gübreler bitkide yaprak ve sap gelişimini teşvik ettiği gibi gelişmeyi hızlandırır ve tane verimi ve kalitesini arttırır. Azot azlığında bitkilerde sararma görülür, buğday gibi tahıllarda kardeşlenme azalır, bitki boyu kısalır ve sonuçta verim ve ürün kalitesi düşer. Bitkiler azotu bünyelerine nitrat veya amonyum şeklinde alır. Nitrat toprakta tutunmaz ve kolayca yıkanır. Bu nedenle nitratlı gübreleme azar azar 1’ den fazla dönemde verilmelidir. Azotlu gübreleme bölünerek ekimle beraber ve ekimden sonra verilmelidir.
 – Amonyum sülfat (%21) suda kolay çözülür, toprakta kolay yıkanmaz, toprağı asitleştirir. Bünyesindeki azot amonyum formundadır.
 – Amonyum nitrat (%26) bünyesindeki azot hem nitrat hem de amonyum formunda bulunur. Bünyesinde nitrat bulunduğundan yağışlı yerlerde çok çabuk yıkanabilir. Üre (%46) toprakta parçalanarak amonyum formuna dönüşür ve bitkiye faydalı hale gelir

FOSFORLU GÜBRELER

 Fosfor eksikliğinde kök ve sap gelişimi azalır, yapraklarda kıvrılma ve morarma olur, çiçeklenme azalır ve verim düşer. Genel olarak bitkinin ihtiyaç duyduğu fosforun %50’si büyümenin ilk gelişme devresinde tüketilir. Bu nedenle fosforlu gübrenin tamamı ekimle beraber verilebilir. Fosforlu gübreler azotlu gübrelere göre topraktan daha az yıkanarak uzaklaşır.
 – Süperfosfat: Bileşiminde %16-18 oranında P2O5 formunda fosfor kapsar. Kapsamında biraz da kükürt bulunmaktadır.
 – Triple süper fosfat (TSP): Bünyesinde %44-46 oranında fosfor vardır.
 – Diamonyum fosfat (DAP): Bünyesinde %18 azot ve %46 oranında fosfor ihtiva eden kompose bir gübredir.
 – 20-20 Kompoze: Bünyesinde %20 azot ve %20 oranında fosfor ihtiva eden kompose bir gübredir.

POTASYUMLU GÜBRELER:

 Potasyum ürünün miktar ve kalitesini olumlu yönde etkiler. Tahıllarda yatmayı önleyici etkisi vardır.
 – Potasyum sülfat (%50): Bünyesinde %50 oranında potasyum vardır.Fosforlu gübreler gibi ekimle birlikte tek seferde verilebilir.

MİKRO ELEMENTLER

 Bitkiler için gerekli olmakla beraber az miktarda kullanılan besin maddeleridir. En çok kullanılan demir, çinko, mangan ve molibtendir. Bu bitki besin elementleri toprak pH’sından çok etkilenir. Asitli topraklarda molibten, bazik topraklarda ise mangan ve demir eksikliği ortaya çıkmaktadır.

AHIR (ÇİFTLİK) GÜBRESİ

 Hayvan dışkıları ile yataklık olarak kullanılan maddelerden oluşup, bünyesinde %0.5-0.7 azot, %0.2-0.3 fosfor ve %0.4-0.6 potasyum bulunmaktadır. Bunların yanında kalsiyum, magnezyum ve kükürt’e ilaveten az miktarda mangan, çinko, bakır ve demir gibi mikro elementler de bulunur. Ahır gübresi az yağışlı ve killi topraklarda sonbaharda, çok yağışlı ve hafif topraklarda ilkbaharda verilmelidir. Ahır gübresi tarlaya taşındıktan sonra sürülerek toprak altına karıştırılır.
 Toprakların bitki besin maddelerine ihtiyacı tarlanın değişik yerlerinden alınan toprak numunelerinin analiz sonuçlarına göre belirlenir. Numune almak için toprakta V şeklinde 20 cm derinliğinde bir çukur açılır, bir kenardan kürekle alınarak bir torbaya konur. Sonra analize gönderilir

TARLA BİTKİLERİNDE EKİM YÖNTEMLERİ:

 Tarla bitkileri yetiştiriciliğinde 4 ekim yöntemi vardır. Bunlar makinalı, serpme, ocakvari ve yarı makinalı ekimdir.

MAKİNALI EKİM

 Makinalı ekim; tohumları istenilen aralıklara istenilen derinliğe bırakıp toprakla kapatan makinalarla yapılır. Ekim makinalarında ekici ayaklar arasındaki uzaklık bitki cinsi ve bakım şekline bağlı olarak ayarlanabilir. Örneğin tahıl ekiminde sıra arası 15-20 cm iken ayçiçeği ekiminde bu 60-70 cm’dir. Sıraya ekim bazı avantajlar sağlar. Bunlar;
• Bakım işlerinin kolaylığı,
• Bitkilerin su, besin maddesi ve ışıktan eşit faydalanması
• Tohumların aynı derinliğe bırakılması dolayısı ile üniform çıkış sağlanır.

SERPME EKİM

 Serpme ekimde tohum ve gübre elle veya makinalı dağıtıcılarla toprak yüzeyine serpilip tarla sürülerek tohum ve gübre kapatılır. Serpme ekimin bazı dezavantajları vardır.Bunlar; tohumların tarla yüzeyine dağılımı üniform olmamakta, bitkilerin su ve besin maddelerinden yararlanışı eşit olmamakta, derine ekim nedeniyle bitkilerin toprak yüzeyine çıkışı azalmakta ve dolayısı ile yabancı ot ile mücadele zorlaşmaktadır

OCAKVARİ EKİM

 Daha çok kavun, karpuz, patates gibi çapa bitkilerinin ekimin de kullanılır. Daha önce açılan ocaklara tohum veya yumrular atılarak toprak kapatılır. Ocaklar aynı sıra üzerinde olduğu için bakım işleri daha kolay yapılır.

YARI MAKİNALI EKİM

 Özellikle çapa bitkileri ve bazı baklagillerin ekimi için uygulanır. Genellikle pulluk ve kazayağı ile açılan çizilere veya bu makinaların üzerine yerleştirilen sandıklardaki tohumluğu insan gücüyle çizilere bırakma şeklinde yapılır.
TARLA BİTKİLERİNDE EKİM/DİKİMDEN SONRAKİ İŞLEMLER

ÇAPALAMA

 Bitkiler çimlendikten sonra sıra aralarının elle veya makina ile yüzlek olarak işlenmesi olayına çapalama denir. Çapalama bitkilerin toprak yüzeyine çıkmasından ve yabancı otların görülmesinden sonra başlanır veya bazen çıkışı kolaylaştırmak için kaymak tabakasının kırılması için yapılır. İlk çapalama derinliği bitkilere zarar vermemek şartı ile 2-3 cm derinlikte yapılır. Genel olarak çapalamanın amacı yabancı otları yok etmek, toprağın havalanmasını sağlamak, kılcal sistemi kırarak toprak suyunun buharlaşmasını azaltmak ve bitkiye uygun toprak ortamını hazırlamaktır.

SEYRELTME

 Seyreltmede sıra üzerindeki bitkileri istenilen sayıya indirip, fazlalıkları söküp atarak bitkilerin uygun şekilde büyümeleri sağlanır. Genel olarak seyreltmenin en uygun zamanı ilk çapa sırasında bitkilerin henüz kuvvetlenmediği zamandır. Genellikle tahıllar, patates, soya, yerfıstığı seyreltmeyi gerektirmezken; pamuk, mısır, şekerpancarı, susam, haşhaş, ayçiçeği ve kolza seyreltilebilir.

SULAMA

 Bitkiler büyüme ve gelişmelerini sağlayabilmek için suya ihtiyaç duyarlar ve temel olarak bu suyu topraktan kökleri ile alırlar. Tarla bitkilerinde sulamyal büyük oranda ürün miktarı ve kalitesi artırılabilmektedir. Sulama yönteminin seçilmesinde su kaynağı, su kalitesi, sulama maliyeti, toprak özellikleri, topoğrafya, iklim özellikleri, bitki cins ve türü ve yatırım gücü etkilidir. Sulama yöntemleri yüzey ve basınç sulama yötemleri olarak iki grupta toplanır. Yüzey sulama yöntemleri ise; karık sulama, tava üstü sulama, uzun tava yöntemi ve çizi sulama yöntemlerinden oluşur.

 Karık Sulama:

 Bu sulama yönteminde tarlada karıklar oluşturulur. Karıklarda su kaynağının yönüne uygun olarak hafif meyil verilerek sulama suyu alana verilir.

 Tava Usulü Sulama:

 Sulama suyu kenarları toprak setlerle yükseltilmiş parsellere gönderilmek suretiyle verilir.

 Uzun Tava Yöntemi:

 Tava yöntemine benzer ancak tavaların enleri daha kısa ve boyları daha uzundur. Tavanın uzunluğuna bir akış eğimi verilerek sulama gerçekleştirilir.

 Çizi Yöntemi:

 Bu sulama yöntemi temelde karık sulama yöntemine benzemekle birlikte sulama suyu toprakta ince olarak kanal şeklindeki çizilere verilir.

BASINÇLI SULAMA YÖNTEMLERİ:

 Bu tür sulama yöntemlerinde tarlaya verilecek su ya cazibe etkisiyle yada ek bir enerji ile kapalı boru sistemleri içerisinde toprağa verilir. Basınçlı sulama yöntemleri yağmurlama ve damlama sulama sistemleri olarak ikiye ayrılır.

Yağmurlama Sulama:

 Bu sulama yönteminde sulama suyu tarla üzerine yatay olarak yerleştirilmiş borular üzerinde bulunan ve belirli aralıklarla dizilmiş yağmurlama başlıklarıyla toprağa verilir. Bu sistem suyun dağıtımı için belli bir işletme basıncı gerektirir.

Damlama Sulama Yöntemi:

 Bu sulama yönteminde sulama suyu bitki sıralarına paralel olarak kurulmuş bulunan borulardaki damlatıcılar tarafından bitki kök bölgelerine suyun verilmesi şeklinde uygulanır.

BAKIM

 Yabancı Otlarla Mücadele:

 Yabancı ot bir tarım alanında ekim ve dikimi yapılan kültür bitkileri dışında kendiliğinden yetişen bitkilerdir. Örneğin buğday ekimi yapılmış tarlada bulunan sarı ot, ballı baba, pıtrak ve yabani yulaf birer yabancı ottur. Eğer önlem alınmazsa yabancı otlar topraktan su, besin maddeleri almaları yanında kültür bitkilerinin ışıktan yararlanmalarını önlediği için onların verim ve kalitelerinde kayıplara neden olurlar. Yabancı otlarla mücadelede ilaçlama son tedbir olarak düşünülmeli, temiz ve sertifikalı tohumluk kullanılmalı, uygun ekim nöbeti uygulama, uygun nadas sistemi uygulama dışında tarla kenarlarının temizliği, sulama suyunun yabancı ot tohumu taşımamasına vede çapalama gibi işlemlerin en iyi şekilde uygulanması gerekmektedir. Tarla bitkilerinde yaygın olarak bulunan bazı yabancı otlar şunlardır: Yabani hardal, horoz ibiği, köpek dişi ayrığı, sarmaşık çoban değneği, darıcan, ayrıklar, yabani yulaf gibi bitkilerdir.

 İlaçla Mücadele

 Yabancı otların kültürel tedbirlerle yok edilemediği durumlarda esas kültür bitkisine zarar vermeyen ancak tarlada bulunan yabancı otları yok eden herbisit dediğimiz kimyasallar kullanılır.

HASTALIK VE ZARARLILARLA MÜCADELE

 Bitkisel üretimi olumsuz yönde etkileyen bazı hastalık ve zararlılar vardır. Bu hastalık ve zararlıların kültürel yöntemlerle örneğin hastalık ve zararlılardan ari tohumluk kullanma, hastalık ve zararlıların konuçu olarak kullandıkları yabancı otları yok etmek ve hastalık ve zararlılara dayanıklı kültür bitkileri geliştirmek gibi yöntemlerle önlemek ilk çare olarak düşünülmelidir. Eğer bunlar mümkün değilse insektisit yada pestisit olarak adlandırılan kimyasal ilaçlar kullanılmalıdır. Tarla bitkilerini olumsuz yönde etkileyen bazı hastalık ve zararlılar şunlardır: Nohut’ta Antraknoz, Pamuk’ta solgunluk hastalığı, koza kurdu ve yaprak bitleri, Tahıllarda kımıl, süne, ekin bambıl böcekleri, ekin koşnili ve ekin güvesi, buğdayda sürme, rastık ,Mısır da bozkurt, danaburnu, tel kurtları ve mısır maymuncuğudur.

HASAT VE HARMAN

 Genel olarak hasat edilen ürünlerin hepsi harman olmaz. Örneğin şekerpancarı, patates, soğan vb. tarla ürünlerinde; patlıcan, biber, domates, bamya gibi sebzelerde ve hemen hemen bütün meyvelerde harman sözkonusu değildir. Harman işlemi buğday, arpa, mısır, çeltik, tritikale ve darı gibi tahıllarda; ayçiçeği, soya, yerfıstığı, susam gibi yağ bitkilerinde; nohut, mercimek, fasülye, bezelye ve bakla gibi yemeklik tane baklagillerde tohum almak için yapılır. Pamuk, keten ve kenevir gibi lif bitkilerinde hasat yapılır, harman yapılmaz. Tahıllarda hasat ve harman biçerdöver gibi makinalar kullanılarak birarada yapılır.

DEPOLAMA VE KORUMA

 Genellikle yağlı tohumlu bitkilerde depolama zor olmasına karşın tahıllar yemeklik tane baklagiller ile yem bitkileri tohumları uzun süre depolanabilir. Öte yandan pancar, patates, soğan, sarımsak gibi ürünler uzun süre depolanamazlar. Bunların depolama ömrü en fazla 3-5 aydır.
 Ürünlerin sağlıklı bir şekilde korunabilmesi için özel olarak inşa edilen soğuk hava depoları gereklidir. Özellikle su oranı % 10-15 civarında olan tahıl ürünleri toprak silo, ahşap anbar gibi nisbeten ışık ve nemi az olan sıcaklığı 4 ile 6 derece olan yerlerde belirli bir süre depolanabilir. Hasat edilen ürünler canlıdır ve solunum yapmaktadırlar ve solunum esnasında gerekli enerjiyi kendi bünyelerindeki besin maddelerini parçalayarak temin etmektedir. Dolayısıyla solunumu yavaşlatan tedbirler ürünün bozulmasını önler. Solunum ise ürünün bünyesindeki su oranının depolamadaki havanın oransal neminin ve sıcaklığın düşük olması ile azalır.

Bir Cevap Yazın