Tartışmalı kanun kabul edildi

0
1001

UzungölTartışmalı “Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun Tasarısı” TBMM’de yapılan komisyon toplantısıyla, Çevre Komisyonu’nda görüşülerek kabul edildi.

Geçtiğimiz kasım ayında TBBMM gündemine gelen yasa tasarısı büyük tepkilere yol açmıştı . Doğal sit alanlarının statüsünün değiştirilmesine neden olabilecek yasa ile ilgili tartışmalar çıkmıştı.

Tasarının hikayesi ise 2003 yılına kadar uzanıyordu… Avrupa Birliği’ne uyum çerçevesinde Türkiye’nin doğa koruma ve biyolojik çeşitlilik konusunda  bir yasa tasarısı hazırlaması gerekiyordu.

Bu tasarının hazırlık çalışmaları 2003 yılında bilim insanları ve sivil toplum kuruluşlarının biraraya gelmesi ile başladı. Hazırlık çalışmalarının başlangıcında söz konusu yasanın temel hedefi “Ülkemizde biyolojik çeşitliliğin ve doğanın korunması için kurumsal ve yasal çerçeve hazırlamak”, “Doğa ve biyolojik çeşitliliğin dağınık halde bulunan mevzuatını tek bir yasa çerçevesinde toplamak”, “Türkiye’nin uluslararası süreçte taraf olduğu sözleşmeleri ve Avrupa Birliği uyum sürecinde yüklendiği taahhütleri yerine getirmesi ve hayata geçirmesi için gerekli yasal temeli oluşturmak” olarak konuldu.

Ancak Meclis gündemine üzerinde 2003 yılından beri çalışılan, bilim insanları ve sivil toplum kuruluşlarının da dahil olduğu tasarı değil, bir başka tasarı getirildi. Bu durum, tasarı üzerinde çalışanlar arasında bir bomba tesiri yarattı. Tabiat Kanunu İzleme Girişimi adı altında biraraya geldiler. Girişim üyeleri, yeni taslağın destek ve emek veren sivil toplum kurumlarının ve uzmanların görüşleri dışarıda bırakılarak tümüyle yeniden şekillendirildiğine, hiçbir geri bildirim yapılmaksızın ciddi bir revizyona uğratıldığına dikkat çekiyorlar.

Tabiat Kanunu İzleme Girişimi adı altında bir araya geldiler. Ve son derece tehlikeli bulduklarını söyledikleri bu yeni yasa tasarısı ile ilgili endişelerini şu sözlerle dile getirdiler.

“Bu hazırlık sürecine önemli katkılar sağlamış ve vermeye devam etmek isteyen biz STK’lar aşağıda özetlenmiş hususlar doğrultusunda “Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı” yanında kesinlikle yer almadığımızı kamuoyuna duyururuz:

1. Temel yaklaşım sorunu:

Uluslararası ve ulusal mevzuatta son 20 yıldır biyolojik çeşitliliğin korunması hedefiyle oluşturulmuş “sürdürülebilirlik”, “koruma kullanma dengesi”, “üstün kamu yararı” ve benzeri kavramlar, söz konusu yasada yetersiz ve muğlâk tanımlanmıştır. Bir yasanın temel yaklaşımını ortaya koyan bu kavramlar; gerçekte biyolojik çeşitliliğin korunması yerine, doğayı tahrip edebilecek yatırımlar da dâhil her türlü kullanımın önünü açmaya hizmet edecek yönde şekillendirilmektedir.

2. Çerçeve sorunu:

Yasanın ülkemizdeki koruma çalışmalarının tümünü yönlendirebilecek, korunan alanlar ve/veya biyolojik çeşitlilik üzerindeki tehditleri ve diğer sektörlerle (maden, kentleşme, enerji vb.) arasındaki çatışmalara çözüm getirebilecek bir yasa tasarısı olma yönündeki başlangıçtaki tutumu tümüyle değiştirilmiştir. Ayrıca yasanın ilk taslağındaki madde sayısının yarı yarıya azaltılmış olması ve tüm belirleyici ve uygulamayla ilgili kritik hükümlerin gelecekte hazırlanacak yönetmeliklere bırakılması söz konusu yasa tasarısının temel hedefini ve etkinliğini büyük ölçüde zayıflatmaktadır.

3. “Doğal Sit” statüsünün kaldırılması:

Doğal sitler konusunda ülkemizde geniş bir mevzuat oluşmuştur. Doğal sitler bugün Türkiye’de hala bakir kalmış kıyılara sahip olabilmemizin nedenidir. Bunun yanı sıra HES’ler başta olmak üzere doğal sit alanlarında gerçekleştirilen ve doğaya zarar veren birçok müdahale, koruma kurulları ve mahkemelerce engellenebilmektedir. Bu statünün bilimsel ve hukuki hazırlık yapılmaksızın başka bir kanun altında yeniden tanımlanarak farklı bir koruma statüsü haline dönüştürülmesi doğru değildir. Hukuk uzmanlarının ve tarafların ortak çalışması olmadan bir dönüştürme girişimi ancak var olan hukuksal kazanımları ortadan kaldırma, koruma kurulu gibi yerel bir mekanizmayı tasfiye etme ve doğayı tahrip edecek yatırımların ve kaçak yapılaşma girişimlerinin hayata geçirilmesini kolaylaştırma anlamı taşımaktadır.

4. Sivil toplum kurumlarının katılımının göz ardı edilmesi:

2003′te başlatılan hazırlık çalışmaları sürecine sivil toplum kurumları ve uzmanlar davet edilmiş, her aşamada görüşleri alınmıştır. Bu şekilde hazırlanan ilk taslak; destek ve emek veren sivil toplum kurumlarının ve uzmanların görüşleri dışarıda bırakılarak tümüyle yeniden şekillendirilmiş, hiçbir geri bildirim yapılmaksızın ciddi bir revizyona uğramıştır. Bu durumda mevcut taslak yasanın, tüm uluslararası metinlerde geçtiği üzere yoğun bir danışmanlık ve sivil toplum kurumları ortaklığında hazırlandığı iddiasının önemle sorgulanması gerektiğine inanıyoruz.
5. Yasama sürecinin izlenmesine engel olunması:

Güncel durumda, yasanın aşamaları ve son haline ilişkin çalışmalara ulaşmak neredeyse imkânsız bir hal almıştır. Yasanın yeniden hazırlandığına dair bilgi, yasalaşma sürecinin hangi aşamasında olduğu, TBMM alt komisyonlarına sunulup sunulmadığı vb geri bildirimler kurumsal yazılı taleplere rağmen alınamamıştır.

Sivil toplum kuruluşlarından gelen bu tepkinin ardından kanun tasarısı alt komisyon toplantılarında görüşülmeye başlandı. Bu görüşmelere itiraz eden sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri de katıldı. Görüşlerini sözlü ve yazılı olarak dile getirdiler. Bundan sonraki süreci tasarının komisyon tarafından kabul edilen son hali belirleyecek…

Bir Cevap Yazın