Tgdf Gıda Ve İçecek Sanayi 2010 Envanteri

0
1091

TGDF Başkanı Şemsi KopuzTGDF GIDA VE İÇECEK SANAYİ 2010 ENVANTERİ -TÜRKİYE GIDA VE İÇECEK SANAYİ DERNEKLERİ FEDERASYONU BAŞKANI KOPUZ: -”HEMEN HER YIL YÜKSEK ORANDA DIŞ TİCARET FAZLASI VEREN GIDA VE İÇECEK SEKTÖRÜMÜZ, ESKİSİNDEN ÇOK DAHA FAZLA DESTEKLENMELİDİR”

 

İSTANBUL (A.A) – Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu (TGDF) Başkanı Şemsi Kopuz, ”Hemen her yıl yüksek oranda dış ticaret fazlası veren gıda ve içecek sektörümüz, eskisinden çok daha fazla desteklenmelidir” dedi.

TGDF’nin bu yıl dördüncüsünü hazırladığı TGDF Gıda ve İçecek Sanayi 2010 Envanteri’nin açıklanması amacıyla Swissotel’de düzenlenen basın toplantısında konuşan Kopuz, sektörün hemen her yıl ortalama yüzde 200 gibi yüksek oranda dış ticaret fazlası verdiğine dikkati çekerek, bu yıldaki siyasi ve ekonomik gelişmelerin, sektörün eskisinden daha fazla desteklenmesi gerektiği sonucunu ortaya çıkardığını ifade etti.

Kopuz, ülke ekonomisi içinde 4 büyük üretim sektöründen biri durumunda olan gıda ve içecek sanayinin, bu derece yüksek bir oranda dış ticaret fazlası veriyor olmasını ve Türkiye ortalamasının üzerinde bir ihracat artışı yakalamasını gurur kaynağı olarak gördüklerini belirtti.

Dünyadaki gelişmelere de değinen Kopuz, bu yılın ilginç bir yıl olmaya devam ettiğini dile getirerek, ”Küresel gıda krizinin yaşandığı 2008 yılında bile gıda, bugünkü kadar konuşulmamıştı” diye konuştu.

Kopuz, son dönemde yapılan araştırma ve açıklamaların, gıda güvenliği ve güvenli erişim konusunda dünyada yaşanan sıkıntıyı ortaya koyduğunu kaydederek, bunun madalyonun bir yüzü olduğunu, diğer yüzünde ise artış eğilimini devam ettiren dünya gıda fiyatlarının varlığının, bunların bir sonucu olarak açlığın, ne yazık ki halen tehdit olmaya devam ettiğini kaydetti.

Diğer yandan petrol fiyatlarının, tarım, gıda ve içecek sektörlerini etkileyecek derecede yüksek olduğunu vurgulayan Kopuz, dünyanın bazı bölgelerinde halen devam eden siyasi istikrarsızlıkların, petrol üzerinden emtia fiyatlarını etkilediği gibi, biyoyakıta ayrılan tarım ürünleri nedeniyle de fiyatların üzerinde oluşan baskının devam ettiğini söyledi.

Kopuz, öte yandan 2050 yılına kadar 65 ülkenin daha su kıtlığı çeken ülkeler sınıfına dahil olacağının uluslararası kuruluşlarca belirtildiğini anlatarak, ”2011’in dünyasında geleceğimizi şekillendirecek 3 ana konu var; bunlar tarım, gıda ve enerji. Hepsinin temelinde ‘sürdürülebilirlik’ kaygısı ve çabası bulunuyor” dedi.

-”KIRSAL KALKINMA, GIDA VE İÇECEK SANAYİNİN GELİŞMESİ İLE MÜMKÜNDÜR”-

Türk gıda ve içecek endüstrisinin sürdürülebilirliğinin de bu küresel gelişmelerin önemli bir kısmını oluşturduğunu belirten Kopuz, gelecekte Türk gıda ve içecek sanayini bekleyen küresel zorluklarının farkında olduklarını, bu nedenle de federasyon olarak sektörün önümüzdeki yıllarına yön verecek ve rekabet gücünü artıracak global vizyonunu ortaya koymaya hazırlandıklarını kaydetti.

Kopuz, nisan ayı sonunda Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından açıklanan ”Türkiye’deki Tarımsal Politika Reformlarının Değerlendirilmesi” raporunu anımsatarak, ”Tarımsal üretimde dünya yedincisi olduk. ‘Neden gıda ve içecek sektörü olarak da yedinci hatta daha üst sıralarda olmayalım’ sorusunun cevabının, herkes tarafından iyi irdelenmesi gerekiyor” diye konuştu.

Kopuz, ”Kırsal Kalkınma, gıda ve içecek sanayinin gelişmesi ile mümkündür. Gıda ve içecek sanayinin gelişmesi ise tarım-sanayi entegrasyonu ve geleceğe dair tarımsal üretim, hammadde, ithalat ve ihracat planlarının gıda sanayinin ihtiyaçları göz önünde bulundurularak yapılmasından geçmektedir” diye konuştu.

-GIDA ENVANTERİ-

Şemsi Kopuz, gıda güvenliği konusunun, TGDF olarak üzerinde odaklandıkları dört temel konudan biri olduğunu belirterek, TGDF’nin gıda güvenliğinin yanı sıra tüm çalışmalarını çevre, tüketici ve ticaret-rekabet konularını esas alan politikalar çerçevesinde yürüttüğünü ifade etti. Kopuz, TGDF Gıda ve İçecek Sektörü 2010 Envanteri’nin, bu dört temel konu üzerinde sektörel politikalar oluşturabilmesi için güncel bilgi kaynağı olduğunu vurguladı.

TGDF Kurumsal İletişim Direktörü İlknur Menlik de, TGDF’nin gıda ve içecek sanayisinin uluslararası arenadaki en büyük ve etkili organizasyonu olan Avrupa Birliği (AB) Gıda ve İçecek Endüstrileri Konfederasyonu’na (CIAA) 2006 yılından bu yana üye olduğunu kaydetti.

CIAA’nın 2010 yılı iş hacminin 965 milyar avro olduğunu anlatan Menlik, sektörün yüzde 13,5’lik istihdam payı ile AB üretim sanayinin en büyük istihdam oranına sahip olduğunu kaydetti.

Menlik, küresel ihracatta AB pazar payının yüzde 17,5 olduğunu, ihracatın 58,2 milyar avro, ithalatın 57,1 avro, dış ticaret fazlasının ise 1,1 milyar avro seviyesinde bulunduğunu dile getirerek, Türkiye’nin AB ithalatında 8. sırada yer aldığını anlattı.

Türkiye’de sektörde 34 bin 781 adet işletmenin faaliyet gösterdiğini belirten Menlik, 328 bin 653 kişinin istihdam edildiğini, çalışanların 317 bin 713’ünün gıda sanayinde, 10 bin 940’ının ise içecek sanayisinde çalıştığını bildirdi.

Menlik, Türkiye’de 2010 yılı içerisinde 63 yabancı sermayeli firmanın daha faaliyete başladığına dikkati çekerek, gıda ve içecek sanayisinde toplamda 467 yabancı sermayeli firmanın faaliyet göstermekte olduğunu kaydetti.

Hanehalkı harcamaları içinde en yüksek ikinci payı yüzde 23 (388 TL) ile gıda ve alkolsüz içecek harcamalarının oluşturduğunu anlatan Menlik, en yüksek payı yüzde 28,2 ile konut ve kira harcamalarının aldığını belirtti.

Menlik, gıda ve alkolsüz içecek harcamaları payının en yüksek olduğu bölgenin yüzde 33,1 ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi olduğunu, yüzde 18,9 ile İstanbul bölgesinin en düşük bölge olduğunu anlattı.

Türkiye ekonomisinin 2010 yılında yüzde 16 oranında büyüdüğünü hatırlatan Menlik, Gıda ve İçecek Sanayi’nin aynı dönemde yüzde 18,1 oranında büyüdüğünü, yıllık Üretici Fiyat Endeksleri (ÜFE) fiyatlarının en fazla arttığı sektörün yüzde 60,5 ile ”Et ve Et Ürünleri Sektörü”, en düşük fiyat artışının ”Süt Ürünleri ve Dondurma Sektörü’nde gerçekleştiğini ifade etti.

İlknur Menlik, gıda ve alkolsüz içecekler grubunda fiyat artışlarının yıl sonunda yüzde 7,02 oranında, alkollü içeceklerde ise yüzde 24,66 gibi oldukça yüksek bir seviyede gerçekleştiğini dile getirerek, Türkiye genelinde Tüketici Fiyat Endeksleri (TÜFE) değerinin ise yüzde 6,40 ile her iki gruba göre daha düşük olduğunu kaydetti.

Gıda ve içecek sanayisinde tahsis edilen yatırım teşviklerinin de 2009 yılında yüzde 49,5 oranında azalırken, 2010 yılında yüzde 188,5 oranında arttığını söyleyen Menlik, yatırım teşviklerinde 214 milyon TL ile İstanbul’un ilk sırada yer aldığını kaydetti.

Bir Cevap Yazın