Gelir seviyesi yükselip yabancı şef ve restoranlar Türkiye’ye akın edince önceden filmlerde gördüğümüz ıstakoz milli yemek gibi tüketilmeye başlandı.
İmren Marmara 70’li yıllarda Eminönü’ndeki o küçük dükkânların birinde kendi çapında satışla başlayıp, yıllar ve tecrübeler eklendikçe 5 yıldızlı otellerle (Ritz Carlton, Çırağan Kempinski, Four Seasons, Aijia, Les Ottomans v.s.), lüks restoran (Zuma, Sunset, Ulus 29, Doors Grubu’nun tüm mekanları v.s.) ve lüks tatil köyleriyle (Rixos Otelleri, Mardan palace, Hillside…) çalışmaya kadar varan bir serüvenden ibaret.
Ortaklardan Yılmaz Gezici: “İlk olarak kendi denizlerimizdeki balıklar ile başladık sonraları ülkemizde yabancı şeflerin sayısının artmasıyla gastronomi sektörü değişik bir vizyon kazandığı için ve onların çeşitli talepleri doğrultusunda ithal ürünler getirmeye başladık” diye anlatıyor. Amerika’dan ıstakoz, İspanya’dan kalamar ve daha birçok o günkü koşullarda ülkemizde bulunmayan balık çeşidini ithal etmye başladıklarını, 80’li yıllarda kültür balıkçılığı işine girdiklerini anlatıyor.
5 YILDIZLI OTELLERLE ÇALIŞIYOR
İmren Marmara firması özellikle otel sektörüyle çalışmayı tercih ediyor bunun sebebini ise şu şekilde açıklıyor: “Küçük restoranlarda ürün çeşitliliği yok, bir iki ürün satılıyor sadece bu gibi yerlerde. Otellerde ise durum farklı. Ürün yelpazesi daha geniş, dönüşümü daha hızlı ve dünyaya açılmak için bize fırsat yaratıyor. Yabancı şefler otel ve restoranlarda çalışmaya başlamaları sektörü çok etkiledi. Hiç bilinmeyen ya da çok az bilinenen balık türleri yabancı şefler tarafından kullanılmaya başlandı.”
DÜLGER VE FENER BALIĞI ÇÖPE
Gezici 10 yıl önce Dülger Balığı, Fener Balığı çok iyi bilinip kullanılmadığını ve çöpe gittiğini söylerken, yabancı aşçıların o balığın ne kadar değerli olduğunu bildiklerini ve menülerine koyarak kıymetli olmasını sağladıklarını sözlerine ekliyor. Şimdi bu iki balığın en pahalı balıklardan olduğunu vurgulayan işadamı; “Eskiden balıkçılar denizden çıkmasın diye dua ederlerdi” diyor.