Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Bölgesi’nde yetişen ve gen bankası niteliğinde olan tuzcul bitkiler, gelecekte tarımsal uygulamalarda kullanılacak.
Tuz Gölü havzasında, yağmur sularının kayalardan çözdüğü tuzlar, şiddetli buharlaşmanın da etkisiyle zaman içerisinde yüzeyde biriktiğini anlatan kurum yetkilileri, şunları kaydetti:
”Çoraklık, kısaca toprağın fazla miktarda tuz taşıması yada tuzluluğun çeşitli nedenlerle artması sonucu arazinin tarıma elverişsiz duruma geçmesidir. Kurak ve yarı-kurak bölgelerde çoraklık önemli bir sorun olarak belirir. Türkiye’nin büyük bir kısmının yarı-kurak kuşak içinde bulunması, sulamalarda yapılan yanlışlıklar halen Anadolu da Önemli miktarda arazinin çoraklaşmasına sebep oluyor. Çorak arazilerin bitki toplulukları toprağın ve iklimsel koşulların en tipik göstergesidir. Bu ekstrem koşullarda cefakar bitki türleri yaşayabiliyor. Bu tip alanlarda yaşamaya adapte olmuş bitkilere halofit yada tuzcul bitkiler adı verilir. Küresel ısınmanın da etkisiyle kuraklığın şiddetlenerek etkisini arttırdığı ülkemizde kuraklığa ve tuza dayanıklı türleri içeren Tuz Gölü kapalı havzası bu yönüyle bir gen bankası niteliğindedir. Tuza ve kuraklığa dayanıklı türlerin içerdiği bu genlerin gelecekte tarımsal uygulamalarda kullanılması kaçınılmaz olacaktır. Bu yönüyle bu habitatların korunması, gelecekte kurak ve tuzlu alanlarda gerçekleştirilmek zorunda kalınacak tarımsal uygulamaların sürdürülebilmesi açısından son derece önemlidir. 2010 yılında başlatılan ‘Habitat ve Tür İzleme ve Koruma Projesi’ sonucunda ‘Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Bölgesi’ sınırları içinde, aralarında tuzcul bitkilerin de yer aldığı korunma önceliği bulunan hassas türler içeren habitatların olduğu Bolluk-Tersakan, Eskil-Yenikent ve Sultanhanı-Eşmekaya bölgeleri tespit edildi. Ayrıca bu habitatlarda birçoğu tuzcul olan 41 endemik bitki türü de tespit edildi. Tuz gölü ve çevresi bu açıdan da bir gen bankası niteliğindedir. Bu son derece hassas habitatların izlenmesi ulusal bir zorunluluk olmanın ötesinde olası bir küresel ısınmanın ardından gelecekteki tarımsal uygulamaların sigortası niteliğinde bir yaklaşımdır. Bu nedenle bölgeleri titizlikle takip ediyoruz.”
‘Tuzlu su karidesi, flamingo kolonisini Türkiye’ye çekiyor’
Yetkililer, Tuz Gölü’nün, dünya kültür balıkçılığında en yaygın olarak kullanılan canlı yem olan tuzlu su karidesi ”Artemia salina”yı doğal olarak stok halinde bulundurduğunu belirterek, Tuz Gölü’nde konaklayan ve kuluçkaya yatan kuşların beslenmesinde tuzlu su karidesinin çok önemli bir yere sahip olduğuna dikkati çekti.
Tuzlu su karideslerinin Tuz Gölü’nde bulunan dünyanın en büyük flamingo kolonisini Türkiye’ye çektiğini ifade eden yetkililer, şu bilgileri verdi: ”Tuzlu su karideslerinin yok olması durumunda, bunlarla beslenen flamingoların da Tuz Gölü’nü terk edeceği bilinmektedir. Bu nedenle artemia salina ülkemiz biyolojik çeşitliliğinin korunması ve bir çok kuş türünün neslinin devam etmesi açısından oldukça önemli bir canlıdır. Ayrıca tuzlu su karidesi bulunduğu sucul ortamda enerji geçişinde görev aldığı için besin zincirinde de önemli bir konuma sahiptir. Balık yetiştiriciliğinde canlı yem olarak kullanılırlar ve oldukça yüksek besin değerine sahiptir. Akvaryum balıklarını beslemede yaygın olarak kullanılırlar. Bulundukları sularda besin zincirinin ikinci halkasını oluştururlar ve enerji geçişinde büyük öneme sahiptirler. Özellikle flamingoların besin kaynağı olmaları bakımından dünya flamingo popülasyonunun dengede kalabilmesi için tuzlu su karidesleri büyük öneme sahiptir. Bu nedenle bu su karidesi de özel olarak izlenmektedir.”
Maalesef ki elimizden çıkmak üzere olan araziler olabilir. Fakat ülkesel kalkınma için çeşitli bilim adamlarının, mühendisleri, doğa bilimcilerinin birleşerek bu alanlardan en ekonomik şekilde faydalanılacak hale getirilmesi için çalışılmalar yapılmalıdır. Bunun için bu alana adapte olacak ve tuzluluk ve kuraklık sınırları belirlenmiş bitkilerin (bu bölgedeki azalan hayvancılığın canlanması için özellikle yem bitkilerinin) bu tipte alanlara adaptasyonu, ıslahı ve üretilesi yoluna gidilmelidir. Zira üzerinde yaşadığımız topraklara karşı sorumluluklarımız varsa bu görevimizi en etkili şekilde ifa etmeliyiz.
Bu gerçekten de sevindirici bir haber. eğer hedeflenen amaca ulaşılabilirse; (yani yoğun derecede tuzlu bir toprakta yetişebilen ve toprağı tuzdan arındıracak türler elde edilirse) sadece tuz gölü ya da belirlenen pilot bölgelerde değil, uzun yıllar üzerinde tarım yapılmış ancak yanlış uygulamalar yüzünden çoraklaşmış arazilerde tekrar tarıma kazandırılabilecektir. bu şekilde bir geri dönüşümün gerekli olduğu tartışmasız…
Paylaşım için teşekkürler Levent KIRCA