Üçüncü dalga Türk kahvesi

0
1009
kahve1

Üçüncü dalga (3rd wave) kahve bütün dünyayla birlikte, İstanbul sahillerini de vurdu. Kimimiz çoktan kendimizi kaptırdık, kimimiz bir hareket var ama neler oluyor henüz farkında değil. Bu hafta gelin bu yeni kahve tsunamisine dalalım.

Üçüncü dalga kahve nedir, bu konuya geçmeden önce kahvedeki ilk iki dalgayı hatırlamakta yarar var:

1. dalga; kahvenin, sıcak suya karıştırılarak elde edilen haliyle, bütün dünyaya ekonomik bir şekilde yayılması ve herkesin kahvesever olmasıydı.

2. dalga; Starbucks, Cafe Nero, Costa Kahve, Kahve Dünyası gibi kahve zincirlerinin bütün dünyada, insanların işe giderken, yemek sonrasında, okuldan çıktığında hayatının bir parçası haline gelmesi ve yeni temel kahve tipleriyle terimlerinin türemesiydi. Artık ‘bol sütlü’ yerine ‘latte’, ‘bol kahve’ yerine ‘americano’ gibi kavramlar kahveseverlerin evrensel dili.

3. dalgaya gelince… Sahibinin işin başında olduğu, minik kahve dükkânlarının, baristaların, kahve kavurma şampiyonlarının işin içine girdiği dalga. Kahve çekirdeğinin cinsi, menşei, kavurma şekli, derecesi, brew etme (demlendirme) yöntemleri ve sunumunun daha kendine özgü yerlerde ve tekniklerle olması anlamına geliyor.

Kahvede yüzen dondurma

Aslında 2. dalganın kahve için çok enteresan bir rolü oldu: Bir ihtiyaç olarak hayatımızda olmayan bir alışkanlığı ‘havalı ve keyifli bir şey’ olarak hayatımıza soktu. İnsanlar, ders çalışmak, toplantı yapmak için seçtikleri bu rahat koltuklu zincirler sayesinde kahve cinslerini, çeşitlerini öğrendi. Sabahları ‘kahve içmeden ayılamama’lar arttı.

Oysa şimdi bu zincirlerde oturup sohbet etmek, vakit geçirmek hızla popülerliğini 3. dalgaya bırakıyor. Bu konu ile ilgilenen, önemseyen insan sayısına bakınca “bir anda nereden çıktı bu insanlar?” diye akıldan geçirmemek elde değil.
Benim maruzatımsa kahveyle ilgili aktivitelerde yerelliğin neredeyse hiç olmayışı. Americano ile bu kadar uğraşan ellerin, tüm bu kahve kültürünün bu topraklarda demlenip Avrupa’ya yayıldığının farkında olup olmadıklarını bilmiyorum.

KAHVEMİZE NASIL HEYECAN KATARIZ?

Kakuleli sütlü Türk kahvesi

* Farklı çekirdekler kullanarak: Türk kahvesi çekirdekleri eskiden Yemen’den gelirdi. Ama Yemen çekirdekleri şu anda dünya standartlarında çok da iyi algılanmayan bir cins. Kahve çekirdeklerini farklı yerlerden taze alıp, burada kavurmak mümkün.

* Pişirme teknikleriyle oynamak: Kahvenin suyu kaç derecede, hangi sertlikte olmalı? Hangi kapta daha lezzetli pişer? Ne zaman karıştırılmalı? Kaç taşım kaynamalı ve bardağa dökülmeli? Cezve haricinde başka bir yöntemle daha lezzetli olabilir mi? Üzerine yeniden düşünülecek çok şey var. Heyecan verici değil mi?

* Değişik aromalarla denemek: Kahveyi farklı aromalarla bekletmek, sütle demlemek, alkollü versiyonlarla denemek gibi yüzlerce kombinasyon var.

* Süt ve kahvenin aşkı: Latte macchiato, cappucino, latte macchiato diye bildiğimiz çeşitler, süt ve süt köpüğünün farklı sırada ve oranlarda eklenmesiyle birbirinden ayrışan kahveler. Ama filtre edilerek hazırlanan kahveler sütle demlenemiyor; Türk kahvesinin bu inceliği başka başka imkânlar da sağlayabilir.

* Tamamlayıcı tat olarak kullanmak: Kahve, mutfakta eğlenmek için nefis bir malzeme, kimi zaman da baharat. Türk kahvesi filtrelenmeden içilen bir kahve olduğu için, yemeklere kendi tanesiyle katmak mümkün. Böylelikle hem tat hem de doku olarak farklı bir etkisi oluyor.

kaynak:hürriyet

Bir Cevap Yazın