Yonca topraktan fazla miktarda besin maddesi kaldıran bir bitkidir. Fosfor, potasyum ve kalsiyum yönünden zengin topraklarda iyi ürün verir. Bu nedenle yüksek verim alabilmek için toprağın bitki besin maddelerince zengin olması gerekir.
Yoncanın sulu veya kuru koşullarda yetiştirilmesi, yoncanın yaşı ve yetiştirme şekli gübreleme için gereklidir. Yonca ekilecek sahalar bitki besin maddeleri yönünden analiz edilmeli, eksikliğine göre besin maddeleri tamamlanmalı, buna göre gübreleme yapılmalıdır.
Yapılan hesaplamalara göre 2 ton/da yonca kuru otu ile 55 kg K, 39 kg Ca, 6.6 kg Mg, 5.8 kg P, 5.5 kg S kaldırılmaktadır.
1. Azot
Azot bitki besin maddesi yoncanın zararlı otlarla rekabetini artırmakta, hastalıklara karşı korumakta, gelişmenin daha hızlı iyi olmasını sağlamaktadır.
Yonca etkili bakteri kültürü ile aşılanmışsa veya toprakta doğal olarak bakteriler bulunuyorsa, bitki köklerinde bol miktarda yumrucuklar (nodoziteler) oluşur. Yonca, ihtiyacı olan azotun büyük bir bölümünü köklerindeki yumrucuklar vasıtasıyla alır. Diğer baklagillerde olduğu gibi, azotu köklerindeki nodoziteler aracılığı ile havanın serbest azotundan temin eder. Bu nedenle yonca, azotlu gübreye fazla miktarda ihtiyaç duymaz. Ancak bu bakterilerin faaliyete geçebilmesi için o yere daha önceki yıllarda yonca ekilmiş olması veya toprağın hazır bakteri kültürü ile aşılanması gerekmektedir. Yani eğer tarlaya etarım ilk kez yonca ekimi yapılmışsa mutlaka aşılanmalıdır. Yonca tohumu ekileceği zaman 100 kg. tohuma 1 kg hesabıyla bakteri kültürü karıştırılarak ekim yapılırsa uygun aşılama sağlanmış olur.
Genellikle iyi yumrucuk oluşturmuş bir yoncaya azotlu gübrelemenin fazla bir etkisinin olmadığı kabul edilir. Ekimde sadece yumrucuk oluşumu öncesinde kullanılmak üzere az miktarda azotlu gübre verilmelidir. Bu dönemde uygulanacak fazla azot, yumrucuk oluşumunu engeller. Bu da ortalama olarak dekara 2–5 kg azot uygulaması şeklinde olabilmektedir. Sonraki yıllarda azotlu gübrenin kesilmelidir. Ancak yoncalığın son yararlanma yılında 5–6 kg/da saf azot gübresi verilmesi yararlı olacaktır.
Bazik topraklarda Rhizobium bakterileri iyi sonuç verir. Bununla birlikte asitli topraklarda tohum ekmeden önce kireç ilavesine ihtiyaç duyulur ve bu durumda aside toleranslı Rhizobium bakterileri kullanılmalıdır.
2. Fosfor
Yonca için esas besin maddesi fosfordur. Fosfor fide gelişmesi için gerekli bir elementtir. Ayrıca yoncada kaliteli ürün alımını sağlamaktadır. Fosforlu gübrenin mineralizasyonu yavaş olduğundan serpme fosforlu gübre uygulamaları verimi fazla artırmamaktadır.
Fosforlu gübre azotun aksine olgunlaşmayı arttırır, ancak bu iki gübrenin birlikte verilmesinin ayrı ayrı verilmesinden daha üstün sonuçlar elde edilmiştir.
Ekim öncesinde veya ekimde yapılacak fosforlu gübre uygulaması, verimi uzun yıllar olumlu yönde etkilemektedir. Köke kolay ulaşması için ekimden önce toprağa karıştırılması uygun olmaktadır. Tesis kurulurken serpme şeklinde toprağa karıştırılarak toprağın 7–10 cm derinliğine gitmesi veya bant şeklinde sıra aralarına verilmesi köklere daha kolay ulaşmasına neden olur. Kuru şartlarda serpme şeklinde verilmesi uygun olmamaktadır.
Asit topraklarda ve yüksek kalsiyumlu topraklarda yıllık uygulama tavsiye edilir. Bu topraklarda üstten her yıl serpme suretinde verilen fosfor toprak tarafından tutulmadan bitkiye yarayışlı hale gelebilir.
Yapılan araştırmalarda fosforlu gübre uygulamalarının yonca tohum verimini önemli ölçüde arttırdığı görülmüştür. Sulanabilir koşullarda ekimle birlikte yoncaya 2–5 kg/da N ve 10–15 kg/da P2O5 verilmesi yeterlidir. Ülkemizde Orta Anadolu’da sulanan ve sulanmayan koşullarda 16 kg/da fosfor uygulamasının ekonomik olmaktadır
3. Potasyum
Potasyumlu gübreler yonca üretiminde önemlidir. Yonca, çok fazla miktarda potasyum kaldıran bir bitkidir. Yurdumuzun birçok yöresinde K’lu gübrelere ihtiyaç olmadığı bildirilmektedir. Eksikliğinde kış zararları görülmektedir. Potasyumun yeterli olması aynı zamanda nitrojen fiksasyonunda da önemli rol oynar. Kurulmuş bir tesise ise üstten serpme suretiyle verilebilir. Ayrıca aşırı sulanan yoncalıklara toprak tahlili sonucu potasyum takviyesi yapılabilir.
Potasyum yonca üretiminde sınırlayıcı temel bir faktör olabilir. Çünkü bitki bu elementle yoğun bir şekilde beslenir. Potasyum geç sonbaharda bitkileri soğuktan korumada ve rezerv maddelerin birikiminde hayati bir rol oynar. Potasyum birçok metabolizma olayında, örneğin yedek besin maddelerinin depolanması, soğuğa dayanıklılık gibi olaylarda olumlu etkide bulunur.
4. Kalsiyum
Yonca toprak asitliğine karşı çok hassas bir bitkidir. En uygun toprak pH’sı 6.5–7.5 arasımdadır. PH 6.0’nın altına indiği zaman verim azalır. Bu nedenle asit topraklarda kireçleme yapılması gerekir. Kireç içerisinde bulunan kalsiyum yoncayı olumlu yönde etkiler. Toprak çok asit karakterde ise etarım kireçleme ekimden birkaç ay önce yapılmalıdır. Uygulamanın başarısı yağış miktarına, toprakla karışma düzeyine ve parça iriliğine bağlıdır.
Toprağın kirece olan ihtiyacı toprak testi ile belli olur. Kireçleme, yazın veya sonbahar öncesi ekimden önce uygulanmalıdır. Aksi takdirde kireç toprakta yavaş reaksiyon gösterir. Kireç toprağın 15 cm içerisine verilmelidir.
5. Sülfür
Sülfür eksikliği N fiksasyonu ve protein sentezinde önemli olmaktadır. Tohum üretmek için yetiştirilen yoncalarda sülfür eksik ise tohumlar zayıf olur. Sülfür, ekim zamanında veya kurulu bir tesiste serpme suretiyle verilebilir.
6. Diğer besin elementleri
Diğer bazı besin maddeleri, örneğin S, B ve Mo yonca tarımında önem kazanabilir. Ancak bunların eksikliklerine çok az rastlanır. Çoğu mikro element eksikliği, toprak veya doku analizleri ile belirlenebilir.
Bor eksikliği en genel olanlarındandır. Molibden eksikliği ise çoğunlukla asit topraklarda rastlanır. Ayrıca demir, bakır, çinko ve manganez mikro elementleri nadiren eksik olur. Çok nadir durumlarda mikro element gübrelemesine ihtiyaç duyulabilir. Bu gübreleme genellikle özel bir toprak elde edileceği zaman yapılır.
Elementler ve Eksiklerinde Görülen Semptomlar
Azot (N): Yapraklar sararır. Kök, zayıf yumrucuk meydana getirir.
Fosfor (P): Semptom her zaman iyi tanımlanamaz. Genellikle bitki bodur kalır. Dik ve eğilmez şekildedir. Kökler küçük ve açık kahverengi olur. Yapraklar küçük ve anormal bir şekilde koyu gri renk alır. Yaprakçıklar bükülmüş ve alt yüzü eflatuni renkte olur. En yaşlı yapraklar sarı renge döner ve ölür.
Potasyum (K): Semptom önce yaşlı yapraklarda beyaz leke şeklinde görülür. Sonra etrafı ölmeye başlar ve en uçtaki yaprakçıklara doğru ilerler. Şiddetli eksiklik durumunda beyaz lekelerin sayısı ve ölçüsü artar, yapraklar ölür ve alt yapraklar dökülür.
Kalsiyum (Ca): Asit topraklarda görülür ve bitki açık yeşil renk alır. Gövde zayıf olur. En genç yaprak sapı bükülür. Yaprak kenarları ölür. Olgunlaşmamış yaprağın uçları üzerinde başlayarak önce mavi yeşil, sonra beyaz gri renk oluşur.
Sülfür: Yaprakların sararması genellikle daha genç yapraklarda başlar. Bitki sarı, sert ve dik olur. Fosfor ve nitrojen eksikliğine benzer.
Bor (B): Uç yapraklar sararır. Gövdede yaprak araları kısalır, rozet görünümü alır. Tepedeki tomurcuk ölür fakat dallar ve yapraklar yeşil kalır.
Bakır (Cu): En uçtaki genç yapraklarda bükülme meydana gelir ve bitki ölür.
Demir (Fe): Eksikliği nadiren görülür. En uç noktadaki yaprakta bulunan damarlar arası sararır, sonra tamamen solar.
Magnezyum (Mg): Genellikle asit, kumlu topraklarda ve nemli yerlerde görülür. Yaprak damarları arası sararır. Yaprak sınırları gridir. Sonra sararır ve ölür. Semptom genç yapraktan yaşlıya doğru gider.
Mangan (Mn): Alkali topraklarda görülür. Özelikle fosfor seviyelerinde büyüme yavaşlar ve genç yapraklar sararır. Damarlar arası sararır, sonra gri olur. Asit topraklarda ise Mn toksidesi görülür. Daha yaşlı yapraklarda küçük ölü spotlar gelişebilir ve sararır.
Molibden (Mo): Demiri zengin olan bazı asitli topraklarda görülür. Yaprakları uç kısımlarının ağarmasıyla beyazlaşabilir. Çiçekler genellikle azalır. Ayrıca nitrojen eksikliğini azaltır.
Çinko (Zn): Eksikliği nadiren görülür. İlk semptom en geniş yaprağın yukarıya doğru kıvrılmasıyla başlar. Büyüme yavaşlar ve daha yaşlı yapraklar yavaş yavaş sararır. Bitki aşağıya doğru ölmeye başlar. Yani sürgünlerden oluşan yapraklar daha küçük olur ve kenarları içe doğru dönmeye başlar.
Hava Kirleticilerin Hasarı: Yonca duman, sülfür dioksit ve havadaki azotun yüksek yoğunlaşmasına karşı hassastır. Semptomlar yaprak damarının sararmasından tüm bitki yaprağı sararmasına doğru ilerler. Yaşlı yapraklar genç yapraklardan daha hassastır. Hasar daha ziyade endüstriyel arazilerde veya şehir kenarlarındaki yerlerde görülür.
That is a good tip particularly to those new to the blogosphere. Simple but very accurate information